6 Temmuz 2011 Çarşamba

Tüm Zamanların Tadı, CIPRIANI

Yeni yıla sayılı günler kala bir öğle yemeği için çiçeği burnundaki Cipriani'yi ziyaret ettik. Kendisi gibi İstanbul'a ilk defa merhaba diyecek Edition Hotel'in alt katına yerleşmişti. Levent'te, eski HSBC binasının yerinde bulunan otelin açılışına günler kala belli ki son rötüşler tamamlanıyor. Restoranın ana kapısından girmeyi başaramayınca ana salonlardan birinin kapısını aralayan İtalyan bir bey tarafından nazikçe içeri buyur edildik. Aslında deneyimin tam ortasına düştük de denilebilir. Ana yemeklerini çoktan tatmaya başlamış ünlü iş adamları ve kadınlarını rahatsız etmeden kiraz ağacından yapılmış, nostaljik bara yönelirken İtalyan beyefendi bize "Bellini" denemek isteyip istemeyeceğimizi sorunca gözlerimizin parlaması sanırım yeterli bir cevap oldu. Beyaz ceket, ve siyah papyonu ile barın arkasında duran barmen şeftali püresi ve prosecco ile yaptığı Bellini kadehlerimizi sunduktan sonra o muhteşem an geldi, çattı. Henüz etrafı incelemeye koyulmamıştık. Öyleyse biz an için gözlerimizi kapatıp kendimizi 1930'larda Venedik'te hayal edebilirdik. Öte yandan burnumuza yaklaşan kokular öylesine cazip gelmeye başladı ki, ansızın gerçek hayata dönüverdik.
Cipriani'nin atmosferi oldukça elegan olmakla beraber her yüzyıla ve modaya uyum sağlayabilecek bir karakteri var. Ahşap, beyaz örtülü, yuvarlak masalar yaklaşık kırkar kuver ile birbirine kapılarını açmış 4 salonda yer alıyordu. Yani aslında 180 kişilik büyükçe bir restoran samimiyet duygusunu perçinlercesine salonlara bölünmüştü.Biz, cama sırtı dönük ama köşeden içerideki tüm aksiyonu izleyebilecek bir konumda masaya yönlendirildik. İş yemeği yiyenlerden, dostlarıyla keyife gelenlere kadar herkes hüşu içinde gözüküyordu. Menüyü incelemeye başladık. İlk göze çarpan 1 ve 2 numaralı "günün menüleri". Üçer tabaktan oluşan menülerin birincisinde hıyar salatası, John Dory ve günün pastası sunulmuş, iki numaralı menü ise sardalya ile başlıyor, Tagliarelle al Pesto ile devam ediyor ve günlük pasta seçenekleri ile son buluyor. Birinci menünün fiyatı 150 TL, ikincisinin ise 100 TL.
Son derece profesyonel ve yaptığı işe saygılı bir garson Bey tarafından servisimiz sağlanıyor. Menüde italyanca çok sayıda kelime olduğu ve kimi İtalyanca yemek lugat bilgi daarcığımızda olmadığı için garson Bey'in sabrını zorluyoruz ama kendisi nezaketinden ve bizleri bilgilendirmeye olan şevkinden vazgeçmiyor. Başlangıç için paylaşmak üzere (ki bu Cipriani'de doğal bir durum) bebek enginarlı ve parmesan peynirli avokado salatası ile marinara soslu mürekkep balığı eşliğinde polentada karar kılıyoruz. Polenta, beyaz mısır unundan yapılmıştı. Kaliteli parmesan ve beyaz mısır unundan olsa gerek dokusu tam olması gerektiği gibiydi. Enginarların daha birçok ürün gibi özel olarak İtalya'dan ithal edildiklerini Cipriani'nin executive şefi Batuhan Piatti'den dinlemiştim. 30 TL olan fiyatlarına dikkatimizi çektikten sonra şarap menüsüne göz atıyoruz. Ne yemek menüsü, ne de şarap listesi insanı yormuyor. Son derece az ve öz. Şarap listesi doğal olarak İtalyan şarapları ağırlıklı. Ayrıca biri Bordeaux olmak üzere iki Fransız şarabı, beş altı tane de Türk şarabı mevcut. Fiyat kalite dengesi son derece başarılı. Öte yandan özellikle şaraba fazla ücret ödemeden, makul bir birliktelik ile yemeğini tatmak isteyenler için harika bir seçenek var. Birkaç farklı seçenek ile İtalyan sofra şarabından biraz hallice olarak "küçük, orta veya büyük" karafta şarap siparişi vermek mümkün. Küçük karaf yaklaşık 20 TL ve 2-3 kadeh sunabiliyor. Orta karaf ile yaklaşık 30 TL ödeyerek 4-5 kadeh içmek mümkün. Ana yemeklerimizi pasta cinsinden seçiyoruz. Dana ragut ile Pasticcio di Tagliardi ve Tagliolini con prosciutto cotto. Beyaz ceketli garson Bey'in söylediğine ve sonradan araştırdığıma göre "pasticcio" fırında pişirmek suretiyle et ve peynirin eşliğiyle yapılan pasta (makarna) çeşitleriymiş. Gerçekten olağanüstü nitelendirilecek bu lezzetlerle İstanbul'dan çizmeye doğru uzanmak mümkün. Her ne kadar Nebiolo yanında küçümsense de, barbera üzümünden yapılmış, Piemonte şarabımızdan da hem lezzet, hem de bütçesel olarak son derece memnunuz. Tatlı olarak yumurta akı ve kremanın birleşimi ile zarif, hafif ve elegan bir bitiş yapıyoruz.
İşte İstanbul'daki ilk Cipriani deneyiminden sonra, günün geri kalanında muhteşem öğle yemeğimizi düşleyerek 2011'de sevdiklerimizle bir başka Cipriani masasında olmayı diliyoruz.
P.S: Menünün kopyasını veremediklerinden ötürü, iyiyemekçilerle paylaşabilmek üzere gizlice fotoğrafını  çektiğimiz için özür dileriz.


Telefon: 90 212 317 7787
Email: istanbul@cipriani.com

12 Levent Mah.
Buyukdere cad. No: 2 Kat:1
Levent / Istanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder