İstanbul’un en yeni İtalyan restoranı olan Cento Per Cento, Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’nde hizmet veriyor. Erol-Varol Kaynar’ın sahibi olduğu Eksen Group bünyesinde İtalyan mutfağının seçkin ve özgün lezzetlerini, şık ve keyifli bir mekanda İstanbul’lulara sunan Cento Per Cento, ismine uygun bir şekilde % 100 İtalyan mutfağının tüm ruhunu yansıtıyor.
Cento Per Cento‘nun konsepti İtalyanların günlük yemek yeme alışkanlıkları üzerine kurulmuş. Yeni neslin rahatlık anlayışı düşünülerek mönüdeki başlangıçlar, atıştırmalık porsiyonlarda servis ediliyor. Bu sayede değişik tatları uygun fiyatlarla deneme fırsatı bulunabiliyor. Mutfak şefi Maurizio Morelli’nin ev yapımı ravioli tutkusunu İstanbul’a taşıdığı mönüde taze makarnalar ve Napoli klasiği olan metreyle satılan pizzalar bulmanız mümkün.
Kaynak:gurmerehberi.com
26 Ocak 2011 Çarşamba
Hush Restaurant
Lezzetli pizzalar, Akdeniz mutfağının tatları: Farklı bir ortamda seçkin bir menüyü sunan özel bir mekan Hush Restaurant. Anadolu ve Avrupa yakalarını buluşturan özel konumundan mimarisine, müziğinden yemeğine, dekorasyonundan ambiyansına kadar mutlu etme önerisiyle karşınıza çıkan Hush, ‘herkesin hayatta kendi alanı olması gerekir’ felsefesinin keyifli bir yansıması.
Hush, İstanbul’un nabzını tutan Boğaz Köprüsü’nün karakterini sahiplenen, Anadolu ve Avrupa yakalarını birbirine bağlayarak Kadıköy’de mutlu olma önerisiyle karşınıza çıkan özel bir mekan.
Hush Restaurant, Anadolu yakasındakilerin hıncahınç trafikte tek bir dakika bile çok değerliyken, karşı yakaya geçmelerine gerek bırakmayacak bir fırsat. Aynı zamanda Avrupa yakasındakilerin de yorulmadan mutlu olabileceklerinin bir kanıtı.
Kaynak:gurmerehberi.com
Hush, İstanbul’un nabzını tutan Boğaz Köprüsü’nün karakterini sahiplenen, Anadolu ve Avrupa yakalarını birbirine bağlayarak Kadıköy’de mutlu olma önerisiyle karşınıza çıkan özel bir mekan.
Hush Restaurant, Anadolu yakasındakilerin hıncahınç trafikte tek bir dakika bile çok değerliyken, karşı yakaya geçmelerine gerek bırakmayacak bir fırsat. Aynı zamanda Avrupa yakasındakilerin de yorulmadan mutlu olabileceklerinin bir kanıtı.
Kaynak:gurmerehberi.com
Ranchero Restaurant
Meksika yemeği denince akla hemen acı gelir. Geleneksel Meksika mutfağının İstanbul’daki temsilcisi Ranchero Restaurant, mönülerinde acıyı azaltmakla birlikte bol acılı yemeklere düşkün misafirlerini de unutmadı. Ranchero mönüsündeki “Enchiladas Chilangas, Pollo Picoso ve Bistec Mexicana”, acı severlerin sınırlarını zorlayacak olsa da mutlaka denenmesi gereken lezzetler arasında yer alıyor.
Bir Meksika restaurantı olan Ranchero, binlerce yıllık bir geçmişe sahip ve acılığıyla ün yapmış lezzetleri de mönüsüne taşıyor. Meksika mutfağının müdavimlerini Suadiye ve Nişantaşı’nda ağırlayan Ranchero, Türk damak tadına uygun klasik mönülerine ek olarak sunduğu bol acılı lezzetleriyle de dikkat çekiyor. Ranchero şeflerinin, Meksika’ya özgü acı biberler ve soslarla hazırladıkları yemekler, acı sevenlerin sınırlarını zorlayacak türden.
Meksikalı&Türk bir aile tarafından işletilen ve mutfak danışmanlığını Meksika’da restaurant sahibi olan Alejandro Calderon Ramirez’in yaptığı Ranchero’nun, bol acılı yemekleri arasında “Enchiladas Chilangas, Pollo Picoso ve Bistec Mexicana” öne çıkıyor. Acılı chilaca sos ile hazırlanan “Enchiladas Chilangas”, yine acılı B.B.Q. Ranchero sos ile hazırlanan Pollo Picoso ve acılı chili sosun ayrı bir lezzet kattığı Bistec Mexicana, yiyenlere farklı bir “acı” deneyimi yaşatacak.
“Ben, yediğim yemekte acısız yapamam” diyenler, Meksika’nın acılı lezzetlerini Nişantaşı ve Suadiye’deki Ranchero Restaurant’da deneyebilirler.
Kaynak: Food in Life Gastronomi Yayınları
Bir Meksika restaurantı olan Ranchero, binlerce yıllık bir geçmişe sahip ve acılığıyla ün yapmış lezzetleri de mönüsüne taşıyor. Meksika mutfağının müdavimlerini Suadiye ve Nişantaşı’nda ağırlayan Ranchero, Türk damak tadına uygun klasik mönülerine ek olarak sunduğu bol acılı lezzetleriyle de dikkat çekiyor. Ranchero şeflerinin, Meksika’ya özgü acı biberler ve soslarla hazırladıkları yemekler, acı sevenlerin sınırlarını zorlayacak türden.
Meksikalı&Türk bir aile tarafından işletilen ve mutfak danışmanlığını Meksika’da restaurant sahibi olan Alejandro Calderon Ramirez’in yaptığı Ranchero’nun, bol acılı yemekleri arasında “Enchiladas Chilangas, Pollo Picoso ve Bistec Mexicana” öne çıkıyor. Acılı chilaca sos ile hazırlanan “Enchiladas Chilangas”, yine acılı B.B.Q. Ranchero sos ile hazırlanan Pollo Picoso ve acılı chili sosun ayrı bir lezzet kattığı Bistec Mexicana, yiyenlere farklı bir “acı” deneyimi yaşatacak.
“Ben, yediğim yemekte acısız yapamam” diyenler, Meksika’nın acılı lezzetlerini Nişantaşı ve Suadiye’deki Ranchero Restaurant’da deneyebilirler.
Kaynak: Food in Life Gastronomi Yayınları
Sahika Meyhane?de lezzet ve eglence
İstanbul’un eğlence merkezi haline gelen ve bir kentsel dönüşüm projesi olan Tomtom Fun Aid’ bünyesinde bulunan “Şahika Meyhane”, fasıl ve İstanbul meyhane kültürünü yeniden şekillendiriyor! Adını Mika Group bünyesinde, 2000 yılından bu yana Nevizade’nin en işlek mekanlarından biri olarak yer alan “Şahika”dan alan mekan, İstanbul’u “casual meyhane” formatıyla meyhane konseptine getirdiği yepyeni bir anlayışla buluşturuyor.
Eski tuğla duvarlar, antik çam rabıta yerler, masif antik meşe masalar ve endüstriyel bir dekorasyon anlayışının hakim olduğu mekan, konuklarını şık ama bir o kadar da huzurlu atmosferinde ağırlıyor. Türkiye’de ilk kez fasıl keyfini karaoke ile birleştiren bir eğlenceyi konuklarına sunan Şahika Meyhane, radikal menüsüyle de adından söz ettiriyor. Şahika Meyhane menüsünde yer alan; 8 farklı meze, 2 ara sıcak ve Meyhane Köfte gibi birbirinden özel ana yemek çeşitleri ile konukları için lezzet ve eğlenceyi tek bir çatı altında buluşturuyor.
Mekanın “organik menüsü” de çok yakında hazır olacak! Sağlık, eğlence, lezzet… Aradığınız her şey tek bir mekanda sizinle!
Bu keyfi özel gece ve toplantılarında dostlarıyla paylaşmak isteyenler için Şahika Meyhane’nin ikinci katı, DJ ve kozmopolit bir kokteyl menüsü eşliğinde özel partiler, kokteyl ve davetlere ev sahipliği yapıyor.
Meyhane kültürünün yepyeni bir anlayış ve yaklaşımla tekrar canlandığı “Şahika Meyhane”, günün her saatinde eğlenmeyi bilen, meyhane ve fasıl keyfini seven herkesi bekliyor!
Mika Group tarafından 2009 yılında hayata geçirilmesinin ardından İstanbul’un cazibe merkezi haline gelen ve bir kentsel dönüşüm projesi olan Tomtom Fun Aid, birbirinden farklı, her eğlence anlayışına hitap eden mekanlarıyla müşterilerine farklı bir eğlence anlayışı sunuyor.
Kaynak:gurmerehberi.com
Eski tuğla duvarlar, antik çam rabıta yerler, masif antik meşe masalar ve endüstriyel bir dekorasyon anlayışının hakim olduğu mekan, konuklarını şık ama bir o kadar da huzurlu atmosferinde ağırlıyor. Türkiye’de ilk kez fasıl keyfini karaoke ile birleştiren bir eğlenceyi konuklarına sunan Şahika Meyhane, radikal menüsüyle de adından söz ettiriyor. Şahika Meyhane menüsünde yer alan; 8 farklı meze, 2 ara sıcak ve Meyhane Köfte gibi birbirinden özel ana yemek çeşitleri ile konukları için lezzet ve eğlenceyi tek bir çatı altında buluşturuyor.
Mekanın “organik menüsü” de çok yakında hazır olacak! Sağlık, eğlence, lezzet… Aradığınız her şey tek bir mekanda sizinle!
Bu keyfi özel gece ve toplantılarında dostlarıyla paylaşmak isteyenler için Şahika Meyhane’nin ikinci katı, DJ ve kozmopolit bir kokteyl menüsü eşliğinde özel partiler, kokteyl ve davetlere ev sahipliği yapıyor.
Meyhane kültürünün yepyeni bir anlayış ve yaklaşımla tekrar canlandığı “Şahika Meyhane”, günün her saatinde eğlenmeyi bilen, meyhane ve fasıl keyfini seven herkesi bekliyor!
Mika Group tarafından 2009 yılında hayata geçirilmesinin ardından İstanbul’un cazibe merkezi haline gelen ve bir kentsel dönüşüm projesi olan Tomtom Fun Aid, birbirinden farklı, her eğlence anlayışına hitap eden mekanlarıyla müşterilerine farklı bir eğlence anlayışı sunuyor.
Kaynak:gurmerehberi.com
Evita Arjantin Restaurant Sevgililer Gunu menusu
Taksim Cartoon Otel Roof’unda yer alan Evita Arjantin Restaurant, yepyeni kimliği ve yeni dekoru ile 14 Şubat Sevgililer Gününde unutulmaz ve romantik bir akşam yemeğin keyfini yaşatıyor. Evita Arjantin Restaurant, aşkın doruklarda yaşandığı Sevgililer Günü’nde sizlere özel Lezzetli Aşk isimli muhteşem bir mönü hazırladı.
Şampanya ve Çikolatalı Çilekler ile başlayan bu özel mönü, Ahtapot Carpaccio, İstiridye Soslu Çıtır Jumbo Karides, Somon Füme Salatası, Kara Biber Soslu Bonfile veya Asma Yaprağına Sarılı Levrek ile devam ediyor. Ana yemeğin ardından Amor Rosa ile tamamlanan Lezzetli Aşk mönüsü, aşkın lezzetini damaklarınızda hissettirecek.
Bu özel gecenin romantizmi mum ışığında,trio:Esra&Merih&Tolga’in canlı performansları ile tüm zamanların en çok beğenilen aşk şarkıları eşliğinde devam edecek.Bu romantik akşam yemeğinin ardından, geceye Cartoon Hotel’de devam etmek isteyenler için hazırlanan Konaklama Paketi seçeneği de bulunuyor.
Sevgililer Günü yemeği limitsiz yerli içki ile iki kişi 310,00 YTL (KDV dahil)
Sevgililer Günü yemeği ve konaklama paketi iki kişi için 450,00 YTL (KDV dahil)
Kaynak:gurmerehberi.com
Şampanya ve Çikolatalı Çilekler ile başlayan bu özel mönü, Ahtapot Carpaccio, İstiridye Soslu Çıtır Jumbo Karides, Somon Füme Salatası, Kara Biber Soslu Bonfile veya Asma Yaprağına Sarılı Levrek ile devam ediyor. Ana yemeğin ardından Amor Rosa ile tamamlanan Lezzetli Aşk mönüsü, aşkın lezzetini damaklarınızda hissettirecek.
Bu özel gecenin romantizmi mum ışığında,trio:Esra&Merih&Tolga’in canlı performansları ile tüm zamanların en çok beğenilen aşk şarkıları eşliğinde devam edecek.Bu romantik akşam yemeğinin ardından, geceye Cartoon Hotel’de devam etmek isteyenler için hazırlanan Konaklama Paketi seçeneği de bulunuyor.
Sevgililer Günü yemeği limitsiz yerli içki ile iki kişi 310,00 YTL (KDV dahil)
Sevgililer Günü yemeği ve konaklama paketi iki kişi için 450,00 YTL (KDV dahil)
Kaynak:gurmerehberi.com
Wienerwald surprizleri
Tavuk etinde lezzetin adı olan Wienerwald’dan %50 indirim sürprizi! Özel pişirme yöntemleriyle damaklardaki beyaz et lezzetini değiştiren Wienerwald, şaşırtan indirim kampanyası ile Şubat sonuna kadar satın aldığınız her ürünün 2.sini yarı fiyatına sunuyor.
Dışı çıtır çıtır, içi sulu bir Hendlbut, 55 yıllık pişirme tekniği ile nar gibi kızartılmış Tam Piliç, hiç yağ kullanılmadan özel fırınlarda hazırlanan lezzetli Çıtır Kanat ya da %100 piliç etinden yapılmış iki köfte arasında cheddar peynirinin eşlik ettiği Mega Piliç Burger… Wienerwald’ın benzersiz menüsünde sunulan tüm lezzetler, 2. ürüne %50 indirim fırsatıyla sizi ve sevdiklerinizi bekliyor.
Aynı ürünün ikincisi yarı fiyatına!
Wienerwald ‘in %50 indirim kampanyası, çiftler ve aileler için kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor. Satın alınan aynı ürünün ikincisinin %50 indirimli sunulduğu kampanya boyunca, Tam Piliç 14,50 yerine 7,25 TL, Tavuk Schnitzel 11 yerine 5,50 TL gibi avantajlı fiyatlarla isterseniz masanıza, isterseniz evinize geliyor. Bu özel promosyon, Şubat ayı sonuna kadar tüm ürünlerde geçerli.
Wienerwald’ın “tavuk etinde sağlıklı lezzet” anlayışı ile tanışın!
Özel pişirme yöntemleri ve farklı soslarıyla hayatımıza yepyeni tatlar kazandıran Wienerwald, sağlıklı beslenme fırsatını, yeni tatları ve avantajlı menüleriyle herkesin hizmetine sunuyor.
Üstelik siparişlerinizin restoran sıcaklığında ulaşması için Türkiye’de ilk defa sıcak hava üfleyen sisteme sahip motorsikletli kuryeler kullanan Wienerwald, size mutfağınız kadar yakın…
Çocuklar Bu Lezzete Bayılıyor!
Özel pişirme yöntemleriyle damaklardaki beyaz et lezzetini değiştiren Wienerwald, tüm minikler için hem sağlıklı hem de çekici seçenekler sunan bir beslenme anlayışı sunuyor.
Çocukların hızlı beslenme ürünlerine düşkünlükleri çok bilinen ve aileleri zaman zaman sıkıntıya sokan bir gerçek. Tavuk etini, özel bir marinasyon tekniğine tabi tutarak, hiç yağ kullanmadan en sağlıklı haliyle pişiren Wienerwald; çocuklarını bu çok sevdikleri lezzetlerden mahrum bırakmadan sağlıklı beslenmelerini isteyen aileler için rakipsiz bir alternatif sunuyor.
Çocuklar için en sağlıklı hamburger Wienerwald’da!
Hamburger denince çocuklar için akan sular durur. %100 piliç etinden yapılmış iki köfte arasında cheddar peynirin eşlik ettiği Mega Piliç Burger, Wienerwald menüsünde çocukları baştan çıkaran sağlıklı alternatiflerden yalnızca birisi. Ya da 2 adet tavuk sosisli Wienersosis, gülen sandviç ekmeğiyle hem görünüm hem lezzet açısından çocukları sevince boğuyor. Dürüm içinde soğuk tavuk parçalarıyla servis edilen Piliç Dürüm’ü ise hem yetişkinler hem çocuklar çok seviyor. Çocuklarınız bu lezzetlerin tadını çıkarırken siz de 50 yıllık reçetelerle hazırlanan Çevirme Piliç, sulu ve benzersiz lezzeti ile yenilen Hendlbut gibi özel Wienerwald ürünlerinin keyfine varabilirsiniz.
Wienerwald ile çocukların tatil mutluluğu lezzetle buluşuyor
İster evde ister restoranda olsun, şu sıralar tatil mutluluğunu yaşayan çocuğunuzu, Wienerwald’ın sunduğu lezzet anlayışıyla tanıştırmanın tam sırası. Böylelikle hem onu daha da mutlu edebilir hem de sağlıklı beslenmesine destek olabilirsiniz.
Sağlıklı, besleyici ve ekonomik tavuk için : www.wienerwald.com.tr / Müşteri Destek Hattı : 444 13 53
Dışı çıtır çıtır, içi sulu bir Hendlbut, 55 yıllık pişirme tekniği ile nar gibi kızartılmış Tam Piliç, hiç yağ kullanılmadan özel fırınlarda hazırlanan lezzetli Çıtır Kanat ya da %100 piliç etinden yapılmış iki köfte arasında cheddar peynirinin eşlik ettiği Mega Piliç Burger… Wienerwald’ın benzersiz menüsünde sunulan tüm lezzetler, 2. ürüne %50 indirim fırsatıyla sizi ve sevdiklerinizi bekliyor.
Aynı ürünün ikincisi yarı fiyatına!
Wienerwald ‘in %50 indirim kampanyası, çiftler ve aileler için kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor. Satın alınan aynı ürünün ikincisinin %50 indirimli sunulduğu kampanya boyunca, Tam Piliç 14,50 yerine 7,25 TL, Tavuk Schnitzel 11 yerine 5,50 TL gibi avantajlı fiyatlarla isterseniz masanıza, isterseniz evinize geliyor. Bu özel promosyon, Şubat ayı sonuna kadar tüm ürünlerde geçerli.
Wienerwald’ın “tavuk etinde sağlıklı lezzet” anlayışı ile tanışın!
Özel pişirme yöntemleri ve farklı soslarıyla hayatımıza yepyeni tatlar kazandıran Wienerwald, sağlıklı beslenme fırsatını, yeni tatları ve avantajlı menüleriyle herkesin hizmetine sunuyor.
Üstelik siparişlerinizin restoran sıcaklığında ulaşması için Türkiye’de ilk defa sıcak hava üfleyen sisteme sahip motorsikletli kuryeler kullanan Wienerwald, size mutfağınız kadar yakın…
Çocuklar Bu Lezzete Bayılıyor!
Özel pişirme yöntemleriyle damaklardaki beyaz et lezzetini değiştiren Wienerwald, tüm minikler için hem sağlıklı hem de çekici seçenekler sunan bir beslenme anlayışı sunuyor.
Çocukların hızlı beslenme ürünlerine düşkünlükleri çok bilinen ve aileleri zaman zaman sıkıntıya sokan bir gerçek. Tavuk etini, özel bir marinasyon tekniğine tabi tutarak, hiç yağ kullanmadan en sağlıklı haliyle pişiren Wienerwald; çocuklarını bu çok sevdikleri lezzetlerden mahrum bırakmadan sağlıklı beslenmelerini isteyen aileler için rakipsiz bir alternatif sunuyor.
Çocuklar için en sağlıklı hamburger Wienerwald’da!
Hamburger denince çocuklar için akan sular durur. %100 piliç etinden yapılmış iki köfte arasında cheddar peynirin eşlik ettiği Mega Piliç Burger, Wienerwald menüsünde çocukları baştan çıkaran sağlıklı alternatiflerden yalnızca birisi. Ya da 2 adet tavuk sosisli Wienersosis, gülen sandviç ekmeğiyle hem görünüm hem lezzet açısından çocukları sevince boğuyor. Dürüm içinde soğuk tavuk parçalarıyla servis edilen Piliç Dürüm’ü ise hem yetişkinler hem çocuklar çok seviyor. Çocuklarınız bu lezzetlerin tadını çıkarırken siz de 50 yıllık reçetelerle hazırlanan Çevirme Piliç, sulu ve benzersiz lezzeti ile yenilen Hendlbut gibi özel Wienerwald ürünlerinin keyfine varabilirsiniz.
Wienerwald ile çocukların tatil mutluluğu lezzetle buluşuyor
İster evde ister restoranda olsun, şu sıralar tatil mutluluğunu yaşayan çocuğunuzu, Wienerwald’ın sunduğu lezzet anlayışıyla tanıştırmanın tam sırası. Böylelikle hem onu daha da mutlu edebilir hem de sağlıklı beslenmesine destek olabilirsiniz.
Sağlıklı, besleyici ve ekonomik tavuk için : www.wienerwald.com.tr / Müşteri Destek Hattı : 444 13 53
25 Ocak 2011 Salı
Nalia Restaurant
Şık ve nezih ortamıyla Nalia Restaurant, Karadeniz Bölgesi’nin özgün ve leziz mutfağının zengin çeşitlerini Kadıköy Bostancı’da sizlerle buluşturuyor.
Nalia yemek yapmayı sanat haline dönüştüren profesyonel aşçı kadrosu ile damaklarda Nalia farkını akıllarda Nalia adını bırakacak.
Güvenli otopark, kablosuz internet, 70 kişilik konforlu yemek salonu,40 kişilik özel bahçesi ve güler yüzlü servis hizmeti ile biz sizi, siz sevdiklerinizi Nalia‘da ağırlayın.
Karadeniz mutfağının vazgeçilmez bir öğesi olan Nalia (Serender);Orta ve Doğu Karadeniz’de yiyeceklerin kurutulması, depolanması ve korunması için yapılan ahşap evlerdir. Her evin yakınında tahta oymacılığının en güzel örneklerini yansıtarak inşa edilen Nalia‘lar başta mısır olmak üzere; fındık, ceviz ve hurmaların kurutulduğu, saklandığı mekanlardı.
Gürcüce’deki adı Nalia olan ve yörede Serender olarak da bilinen bu yapılar dört adet direk üzerine inşa edilirlerdi. Alt tarafı tamamen boş olan Nalia‘ya çıkılacağı zaman; portatif merdivenler, Nalia‘nın merdiven dayamak için özel olarak yapılan çıkıntısına dayandırılır ve bu şekilde Nalia‘nın içine girilirdi.
Gerek mimari yapısı gerekse işlevsel önemi Nalia‘yı Karadeniz mutfağının en önemli öğelerinden biri haline getiriyor. İşte bunun için bizler de Karadeniz mutfağının eşsiz tatlarını sizlerle paylaşmak için Nalia adını tercih ettk. Nalia Karadeniz’in o doğal lezzetlerini sizlere sunmaya devam edecek.
Kaynak:gurmerehberi.com
Nalia yemek yapmayı sanat haline dönüştüren profesyonel aşçı kadrosu ile damaklarda Nalia farkını akıllarda Nalia adını bırakacak.
Güvenli otopark, kablosuz internet, 70 kişilik konforlu yemek salonu,40 kişilik özel bahçesi ve güler yüzlü servis hizmeti ile biz sizi, siz sevdiklerinizi Nalia‘da ağırlayın.
Karadeniz mutfağının vazgeçilmez bir öğesi olan Nalia (Serender);Orta ve Doğu Karadeniz’de yiyeceklerin kurutulması, depolanması ve korunması için yapılan ahşap evlerdir. Her evin yakınında tahta oymacılığının en güzel örneklerini yansıtarak inşa edilen Nalia‘lar başta mısır olmak üzere; fındık, ceviz ve hurmaların kurutulduğu, saklandığı mekanlardı.
Gürcüce’deki adı Nalia olan ve yörede Serender olarak da bilinen bu yapılar dört adet direk üzerine inşa edilirlerdi. Alt tarafı tamamen boş olan Nalia‘ya çıkılacağı zaman; portatif merdivenler, Nalia‘nın merdiven dayamak için özel olarak yapılan çıkıntısına dayandırılır ve bu şekilde Nalia‘nın içine girilirdi.
Gerek mimari yapısı gerekse işlevsel önemi Nalia‘yı Karadeniz mutfağının en önemli öğelerinden biri haline getiriyor. İşte bunun için bizler de Karadeniz mutfağının eşsiz tatlarını sizlerle paylaşmak için Nalia adını tercih ettk. Nalia Karadeniz’in o doğal lezzetlerini sizlere sunmaya devam edecek.
Kaynak:gurmerehberi.com
Portobello
Ankara’nın en hareketli noktalarından Filistin Sokak’ta birbirinden özel dünya mutfağı örneklerini sunan Portobello by E.E.’nin lezzetleri çok beğenildi! Her biri nefis reçeteler ile hazırlanan yemekleri, Portobello by E.E.’ye özel spesiyalleri ile öğle ve akşam yemekleriniz için artık muhteşem bir alternatifiniz var!
Mekanın değişik temeli 4 ayrı bölümü bulunmakta.
1.Üst kat: Ana bar ve Nottinghill metro görseli bulunan ve içine her an girebilirmişsiniz gibi boyutlandırılmış canlı performans alanı, şömine ve Dart’o Bello (dart alanımız) bulunmaktadır.
2.Alt kat: Bahçeye açılan bu kısmımız aynı zamanda yazın DJ performansımız için özerk bir alan sağlıyor.
3.Portobello Bazaar ve Subway area; Mekanın en ilginç kısmı, asfalt dökülerek gerçek dış mekan havasına sokulan duvarlarında özel tasarım görselleriyle sizi alıp götüren mimari bir cümbüş.
4.Bahçe:Ankara’da eşi benzeri bulunmayacak cinste ferah ve keyifli bahçemizin en büyük özelliği şehirde değilmiş hissi uyandıran bir vaha sanki. Asıl keyifli kısmı ise barı tabi ki, yaz boyunca birbirinden özel ve güzel partilerimizin gözde kısmı.
Cuma ve Cumartesi kaliteli canlı DJ performansları, konsept partileri ve dünya mutfağından örneklerin sunulduğu lezzetli öğlen-akşam yemek seçenekleri ile tam bir eğlence ve lezzet kasabası gerçekten!
Kısaca, Filistin Sokağı’nda bambaşka bir dünya Portobello’da sizi bekliyor. Londra’nın tarihi bir antika ve pub sokağı olan Notting Hill’deki “Portobello Road”dan etkilenen mekan, tarihi bir binada açılmış. Ankara’nın tüm bürokrat ve siyasetçilerine hizmet eden mekanda bulunan Portobello tabelaları, barda bulunan eskitme yazılar, iç mekandaki antika zırh ve şövalye aksesuarlarının hepsi Londra’dan gelme, ancak bunların hepsi Türk motifleriyle zenginleştirilmiş.
Kaynak:gurmerehberi.com
Mekanın değişik temeli 4 ayrı bölümü bulunmakta.
1.Üst kat: Ana bar ve Nottinghill metro görseli bulunan ve içine her an girebilirmişsiniz gibi boyutlandırılmış canlı performans alanı, şömine ve Dart’o Bello (dart alanımız) bulunmaktadır.
2.Alt kat: Bahçeye açılan bu kısmımız aynı zamanda yazın DJ performansımız için özerk bir alan sağlıyor.
3.Portobello Bazaar ve Subway area; Mekanın en ilginç kısmı, asfalt dökülerek gerçek dış mekan havasına sokulan duvarlarında özel tasarım görselleriyle sizi alıp götüren mimari bir cümbüş.
4.Bahçe:Ankara’da eşi benzeri bulunmayacak cinste ferah ve keyifli bahçemizin en büyük özelliği şehirde değilmiş hissi uyandıran bir vaha sanki. Asıl keyifli kısmı ise barı tabi ki, yaz boyunca birbirinden özel ve güzel partilerimizin gözde kısmı.
Cuma ve Cumartesi kaliteli canlı DJ performansları, konsept partileri ve dünya mutfağından örneklerin sunulduğu lezzetli öğlen-akşam yemek seçenekleri ile tam bir eğlence ve lezzet kasabası gerçekten!
Kısaca, Filistin Sokağı’nda bambaşka bir dünya Portobello’da sizi bekliyor. Londra’nın tarihi bir antika ve pub sokağı olan Notting Hill’deki “Portobello Road”dan etkilenen mekan, tarihi bir binada açılmış. Ankara’nın tüm bürokrat ve siyasetçilerine hizmet eden mekanda bulunan Portobello tabelaları, barda bulunan eskitme yazılar, iç mekandaki antika zırh ve şövalye aksesuarlarının hepsi Londra’dan gelme, ancak bunların hepsi Türk motifleriyle zenginleştirilmiş.
Kaynak:gurmerehberi.com
Istranca Dogal Lezzetler
Istranca Çiftliği’nin doğuş hikâyesi 70’li yıllara kadar uzanmaktadır. O dönemde, köylünün ürettiği sütü bir araya getirip satmaları için Türkiye’nin dört bir yanında kurulan Köy-Koop’lardan biri de Kırklareli Köy-Koop olmuş ve özellikle Trakya Bölgesi’nde lezzetli süt ürünleriyle bir geleneğe imza atmıştır.
Biyolojik çeşitliliği ile göz kamaştıran Istranca Dağları’ndaki doğal yaşam, aynı zamanda Istranca Çiftliği ürünlerinin de lezzet kaynağı. Istranca Dağları’nın kekikleriyle beslenen inek ve koyunlardan elde edilen sütler; peynir, yoğurt, tereyağı gibi ürünlere dönüşürken tüketicilere eşine az rastlanır bir lezzet sunmaktadır.
2008 yılında, Karalar Şirketler Grubu bünyesine katılan Istranca Çiftliği, bugün 2000 m2’si kapalı, toplam 100.000 m2 alan üzerinde, tam otomatik makineler ile günde 50 ton süt işleme kapasitesine ulaşmıştır. Hijyen ürünleri konusunda sektörünün öncü ve en büyük firmalarından biri olan Johnson Diversey ile malzeme ve eğitim sözleşmesi imzalayan Istranca Çiftliği, tesis içi eğitimler, süt alım noktalarında müstahsil bilinçlendirme çalışmaları ve hijyen standartları geliştirme konusunda da sürekli gelişim halindedir. Bilinçli üretimi her geçen gün geliştiren bu çalışmalar, tüketici açısından da yüksek besin değeri korunan kaliteli ürünler anlamına gelmektedir.
Ev yapımı kadar doğal lezzetteki ürünlerinde hiçbir şekilde katkı maddesi kullanmayan Istranca Çiftliği, HACCP ISO 22000 Kalite Yönetim sistemiyle üretim yapmaktadır. İklim ve otomasyon kontrollü yoğurt mayalama odalarında %100 doğal üretim sistemi de Türkiye’de ilk olarak Istranca Çiftliği tarafından kullanılmaktadır.
Tüketicilerin Istranca Çiftliği’ne yıllardır duyduğu güven, daima en kaliteli ve ev yapımı lezzetinde doğal ürünler sunma felsefesiyle bugünden sonra da artarak devam edecektir.
Kaynak:gurmerehberi.com
Biyolojik çeşitliliği ile göz kamaştıran Istranca Dağları’ndaki doğal yaşam, aynı zamanda Istranca Çiftliği ürünlerinin de lezzet kaynağı. Istranca Dağları’nın kekikleriyle beslenen inek ve koyunlardan elde edilen sütler; peynir, yoğurt, tereyağı gibi ürünlere dönüşürken tüketicilere eşine az rastlanır bir lezzet sunmaktadır.
2008 yılında, Karalar Şirketler Grubu bünyesine katılan Istranca Çiftliği, bugün 2000 m2’si kapalı, toplam 100.000 m2 alan üzerinde, tam otomatik makineler ile günde 50 ton süt işleme kapasitesine ulaşmıştır. Hijyen ürünleri konusunda sektörünün öncü ve en büyük firmalarından biri olan Johnson Diversey ile malzeme ve eğitim sözleşmesi imzalayan Istranca Çiftliği, tesis içi eğitimler, süt alım noktalarında müstahsil bilinçlendirme çalışmaları ve hijyen standartları geliştirme konusunda da sürekli gelişim halindedir. Bilinçli üretimi her geçen gün geliştiren bu çalışmalar, tüketici açısından da yüksek besin değeri korunan kaliteli ürünler anlamına gelmektedir.
Ev yapımı kadar doğal lezzetteki ürünlerinde hiçbir şekilde katkı maddesi kullanmayan Istranca Çiftliği, HACCP ISO 22000 Kalite Yönetim sistemiyle üretim yapmaktadır. İklim ve otomasyon kontrollü yoğurt mayalama odalarında %100 doğal üretim sistemi de Türkiye’de ilk olarak Istranca Çiftliği tarafından kullanılmaktadır.
Tüketicilerin Istranca Çiftliği’ne yıllardır duyduğu güven, daima en kaliteli ve ev yapımı lezzetinde doğal ürünler sunma felsefesiyle bugünden sonra da artarak devam edecektir.
Kaynak:gurmerehberi.com
Rose Marine Cihangir
Rose Marine, İstanbul’un cazibe merkezlerinin başında gelen Cihangir’e yeni bir soluk getirmek için yola çıktı. Amacı, bu semtin kendine has dokusu ile entegre kalarak yeni bir şeyler sunmak.
Rose Marine, yeni ancak geleneksel, dinamik ancak uzun soluklu olmaya aday bir mekan. Burada keşfedilecek çok şey var.
Aralayın kapıyı ve keşfe hazır olun…
Rose Marine hem restaurant hem cafe hem de bar olarak hizmet veriyor. Özel gecelerde, özel organizasyonlar düzenleniyor. Alt salonda yer alan piyanosuna kimi gecelerde ünlü sesler eşlik ederken; kimi zaman piyano, cesur misafirlerin kullandığı bir enstrumana dönüşüyor. Burada performans sergilemek tamamen serbest!
150 kişilik oturma kapasitesi, sıcak dekorasyonu, ferah ve eşsiz kış bahçesi size adeta “evinizi” vaat ediyor. Türk, İtalyan, Fransız, Rus mutfaklarının yanı sıra, Fas, Meksika, Çin ve Thai gibi alternatif mutfaklardan yemeklerin de yer aldığı menü oldukça seçkin. Etkinlikleri, konserleri, partileri ile de şimdiden İstanbul’un çekim merkezleri arasında yerini aldı bile…
09:00’da kapılarını açan Rose Marine her gün gece saat 04.00’e kadar hizmet veriyor.
Kaynak:gurmerehberi.com
Rose Marine, yeni ancak geleneksel, dinamik ancak uzun soluklu olmaya aday bir mekan. Burada keşfedilecek çok şey var.
Aralayın kapıyı ve keşfe hazır olun…
Rose Marine hem restaurant hem cafe hem de bar olarak hizmet veriyor. Özel gecelerde, özel organizasyonlar düzenleniyor. Alt salonda yer alan piyanosuna kimi gecelerde ünlü sesler eşlik ederken; kimi zaman piyano, cesur misafirlerin kullandığı bir enstrumana dönüşüyor. Burada performans sergilemek tamamen serbest!
150 kişilik oturma kapasitesi, sıcak dekorasyonu, ferah ve eşsiz kış bahçesi size adeta “evinizi” vaat ediyor. Türk, İtalyan, Fransız, Rus mutfaklarının yanı sıra, Fas, Meksika, Çin ve Thai gibi alternatif mutfaklardan yemeklerin de yer aldığı menü oldukça seçkin. Etkinlikleri, konserleri, partileri ile de şimdiden İstanbul’un çekim merkezleri arasında yerini aldı bile…
09:00’da kapılarını açan Rose Marine her gün gece saat 04.00’e kadar hizmet veriyor.
Kaynak:gurmerehberi.com
Kolay Pasta
Kolay ve hafif bir lezzet..
Malzemeler:
Hazır pastaban (ikili)
1 paker Dr. Oetker çikolatalı dolgu kreması
2 çay bardağı süt(dolgu kremayı yapmak için)
Dr. Oetker vanilyalı pasta kreması
1 su bardağı süt(pasta kreması için)
1 su bardağı süt (keki ıslatmak için-veya vişne suyu)
15-16 tane dondurulmuş vişne
Süslemek için:
Dondurulmuş vişne ,renkli şekerler ve pasta süsü
Yapılışı:
Kekin alt tabanı yuvarlak bir servis tabağına alınıp süt veya vişne suyuyla ıslatılır.
Dolgu kreması soğuk sütle üzerinde yazıldığı şekilde hazırlanıp ıslatılan parçanın üzerine yayılır.Vişneler yerleştirilir.
Diğer parça ıslatılıp üzerine kapatılır.
Pasta kreması sütle üzerinde yazdığı şekilde hazırlanıp pasta kremayla kaplanır.
Süsleme malzemeleriyle dilendiği şekilde süslenir.
Afiyet olsun..
Kaynak:aktifmutfak.com
Malzemeler:
Hazır pastaban (ikili)
1 paker Dr. Oetker çikolatalı dolgu kreması
2 çay bardağı süt(dolgu kremayı yapmak için)
Dr. Oetker vanilyalı pasta kreması
1 su bardağı süt(pasta kreması için)
1 su bardağı süt (keki ıslatmak için-veya vişne suyu)
15-16 tane dondurulmuş vişne
Süslemek için:
Dondurulmuş vişne ,renkli şekerler ve pasta süsü
Yapılışı:
Kekin alt tabanı yuvarlak bir servis tabağına alınıp süt veya vişne suyuyla ıslatılır.
Dolgu kreması soğuk sütle üzerinde yazıldığı şekilde hazırlanıp ıslatılan parçanın üzerine yayılır.Vişneler yerleştirilir.
Diğer parça ıslatılıp üzerine kapatılır.
Pasta kreması sütle üzerinde yazdığı şekilde hazırlanıp pasta kremayla kaplanır.
Süsleme malzemeleriyle dilendiği şekilde süslenir.
Afiyet olsun..
Kaynak:aktifmutfak.com
Yogurtlu Kek Tarifi
Glutensiz tarifler kategorimizin ilk tarifini eklemiş bulunuyorum..Sevgili Bahar Yaka‘nın kitabından alıntı yaparak sizlerle payşacağım tarifler umarım glutensiz yemek yemek zorunda olanlara yardımcı olur..Sevgili Bahar Yaka’nın sitesine buradan gidebilirsiniz…
Malzemeler:
2 tane yumurta
2 su bardağı toz şeker
1 su bardağı yoğurt
1 su bardağı sıvıyağ
3.5 su bardağı pirinç unu (Glutensiz olduğundan emin olunuz)
1 paket kabartma tozu
Yapılışı:
Yumurtalar ve toz şeker mikserle iyice çırpılır.
Yoğurt ve sıvıyağ eklenir.En son pirinç unu ve kabartma tozu eklenerek karıştırılır .
Yağlanmış ve unlanmış bir kaba alınan hamur önceden ısıtılmış 180 derece fırında 45-50 dk. pişirilir.
Fırından almadan önce kürdan yardımıyla pişip pişmediğini kontrol edebilirsiniz…
Afiyet olsun….
Kaynak:aktifmutfak.com
Malzemeler:
2 tane yumurta
2 su bardağı toz şeker
1 su bardağı yoğurt
1 su bardağı sıvıyağ
3.5 su bardağı pirinç unu (Glutensiz olduğundan emin olunuz)
1 paket kabartma tozu
Yapılışı:
Yumurtalar ve toz şeker mikserle iyice çırpılır.
Yoğurt ve sıvıyağ eklenir.En son pirinç unu ve kabartma tozu eklenerek karıştırılır .
Yağlanmış ve unlanmış bir kaba alınan hamur önceden ısıtılmış 180 derece fırında 45-50 dk. pişirilir.
Fırından almadan önce kürdan yardımıyla pişip pişmediğini kontrol edebilirsiniz…
Afiyet olsun….
Kaynak:aktifmutfak.com
Rafinera Personal Chef paketleri %50 indirim ile 42,5 TL'ye kapiniza geliyor
Kapınıza gelen yemekler ile kilo vermenin keyfini yaşayın.
Rafinera; beslenme uzmanları ve gurme şefler eşliğinde, sizin tercih ve ihtiyaçlarınıza yönelik günlük menülerinizi size özel olarak tasarlayan ve adresinize teslim eden bir beslenme planı servisidir. Rafinera sistemi ihtiyaç ve hedeflere yönelik kilo verme, sağlıklı beslenme ve formda kalma, vejetaryen beslenmesi, hamile beslenmesi gibi birçok farklı beslenme planları ve sizin besin tercihlerinize göre şekillenmektedir.
Rafinera’nın en ayrıcalıklı paket alternatifi olan Personal Chef paketi, tüm diğer paketlerde olduğu gibi diyetisyen ve gurme şeflerimiz eşliğinde sizi hedeflerinize ulaştırmak üzere kişiye özel olarak dizayn edilir. Personal Chef paketinde sevmediğiniz, yemediğiniz veya hastalık ve alerjilerinizden dolayı menülerinizde olmasını istemediğiniz tüm ürünler paketlerinizden çıkarılarak öğünleriniz tamamen sizin damak tadınıza uygun olarak, mutfakta kendi aşçınız varmış gibi hazırlanır. Dilerseniz yaptırdığınız intolerans testlerine, varsa diyetisyeninizden yada doktorunuzdan aldığınız reçetelere, yoga merkezlerinde tavsiye edilen ayurvedik beslenme önerilerine göre de servis alabilirsiniz. Sabah, öğlen, akşam yemekleri ve atıştırmalık 2 ara öğünden oluşan Rafinera Personal Chef paketiniz kapınıza kadar teslim edilir.
Sunulan her Rafinera beslenme planı sağlıklı ve dengeli beslenme konsepti üzerine kuruludur. Günlük menüler beslenme uzmanlarımız gözetiminde, sizden aldığımız veriler doğrultusunda, günlük almanız gereken kalori miktarları ve bu kalorinin öğün bazındaki yağ, protein ve karbonhidrat değerleri hesaplanarak oluşturulur. Şeflerimiz bu hesaplama ve sizin besin tercihleriniz ile size en uygun lezzetleri oluşturur.
Rafinera servisi "3 ana ve 2 atıştırmalık ara öğün" olmak üzere tüm gün boyunca tüketmeniz gereken toplam 5 öğün yemekten oluşmaktadır. Özellikle kilo vermenize yardımcı olmayı hedefleyen beslenme planlarımız gibi sürekliliğin önemli olduğu durumlarda tam günlük paketlerimizi önersek de, ihtiyaçlarınıza göre daha az sayıda öğün içeren paketlerimizden de faydalanabilirsiniz.
Rafinera mutfağından çıkan her ürün hijyenik koşullarda, mevsiminde ve en taze ürünler kullanılarak hazırlanır. Katkı maddesi, raf ömrü uzatıcı veya koruyucu madde hiçbir ürünümüzde kullanılmamaktadır. Kişiye özel olarak hazırladığımız yemekler pişirildikten sonra chiller'ımızda (şok soğutucu) çok kısa sürede soğutularak bakteri oluşumu engellenir. Chiller'dan çıkan besinler soğuk zincirin bozulmaması için gerekli olan derecede soğuk odalarımızda muhafaza edilir.
Servis ettiğimiz ürünler tamamen sizin kişisel ihtiyaçlarınıza göre hazırlanmakta ve sizin için pişirilmektedir. Soğuk zincirin bozulmaması için kullandığımız teknoloji gereği Rafinera mutfağından çıkan tüm ürünler soğuk olarak teslim edilir. Yemeklerin ısıtılması gereken durumlarda ısıtma talimatı çok kolaydır ve günlük olarak size yollanacak menülerde belirtilmektedir. İsteğiniz doğrultusunda ısıtabileceğiniz veya soğuk tüketebileceğiniz farklı alternatiflerimiz bulunmaktadır.
Günlük teslimatlar özel bir kurye firması tarafından Rafinera standartlarında gerçekleştirilir. Size özel tasarlanan beslenme paketi her gün istediğiniz adrese önceden belirlediğiniz zaman diliminde ulaştırılır. Taşıma sırasında Rafinera kutularının muhafaza edildiği çantalar yemeklerin taşıma süresince soğuk kalması için özel olarak seçilmiştir.
Rafinera sisteminde bir tanesini yaşam tarzınıza uygun bulacağınız farklı gurme beslenme planları bulunmaktadır.
Beslenme Planlarımız
De-Light: Sağlıklı kilo vermenizi hedefler.
Fit&Well: Sağlıklı bir şekilde formda kalmanızı hedefler.
Mom-to-be: Sağlıklı bir hamilelik geçirmenizi sağlarken, sizin ve bebeğinizin en doğru biçimde beslenebilmesini hedefler.
Vegetarian: Hayvansal gıda tüketmemenize rağmen, vücudunuzda vitamin/mineral eksiği olmamasını hedefler.
Detox: Toksinlerden arınmanızı hedefler.
Personal Chef: Çok özel besin tercihlerinize, doktor veya diyetisyeninizden gelen listelere, yaptırdığınız besin intolerans testlerine uygun olarak hedeflerinize yönelik günlük beslenmenizi planlamayı hedefler. (Personal Chef beslenme planı hakkında ayrıntılı bilgi için lütfen paket alternatiflerimizi inceleyiniz.)
* Beslenme planları hakkında ayrıntılı bilgi için lütfen üzerlerine tıklayınız.
Rafinera sisteminde besin tercihlerinize göre 4 farklı paket alternatifi bulunmaktadır. Rafinera servisi kişiye özel olarak belirlendiğinden, günlük menüleriniz içerisinde olmasını istemediğiniz, sevmediğiniz veya hastalık/alerji gibi durumlardan dolayı tüketmediğiniz ürünleri belirtmeniz durumunda bu ürünler besin tercihleriniz olarak sistemimize işlenir ve menülerinizde yer almaz.
Paket Alternatifleri
Business Line Basic (Besin tercihsiz)
Business Line (1-2 besin tercihli**)
Premium Line (3-10 besin tercihli**)
Personal Chef (11+ besin tercihli**)
**Besin tercihleri: Rafinera menüleri oluşturulurken sizin hastalık/alerjilerinizden dolayı veya sevmediğiniz için tüketmediğiniz besinler menülerinizde kullanılmamaktadır. Menülerinizde olmamasını istemediğiniz her ürün besin tercihinizdir.
http://ping.fm/FAV4t
Rafinera; beslenme uzmanları ve gurme şefler eşliğinde, sizin tercih ve ihtiyaçlarınıza yönelik günlük menülerinizi size özel olarak tasarlayan ve adresinize teslim eden bir beslenme planı servisidir. Rafinera sistemi ihtiyaç ve hedeflere yönelik kilo verme, sağlıklı beslenme ve formda kalma, vejetaryen beslenmesi, hamile beslenmesi gibi birçok farklı beslenme planları ve sizin besin tercihlerinize göre şekillenmektedir.
Rafinera’nın en ayrıcalıklı paket alternatifi olan Personal Chef paketi, tüm diğer paketlerde olduğu gibi diyetisyen ve gurme şeflerimiz eşliğinde sizi hedeflerinize ulaştırmak üzere kişiye özel olarak dizayn edilir. Personal Chef paketinde sevmediğiniz, yemediğiniz veya hastalık ve alerjilerinizden dolayı menülerinizde olmasını istemediğiniz tüm ürünler paketlerinizden çıkarılarak öğünleriniz tamamen sizin damak tadınıza uygun olarak, mutfakta kendi aşçınız varmış gibi hazırlanır. Dilerseniz yaptırdığınız intolerans testlerine, varsa diyetisyeninizden yada doktorunuzdan aldığınız reçetelere, yoga merkezlerinde tavsiye edilen ayurvedik beslenme önerilerine göre de servis alabilirsiniz. Sabah, öğlen, akşam yemekleri ve atıştırmalık 2 ara öğünden oluşan Rafinera Personal Chef paketiniz kapınıza kadar teslim edilir.
Sunulan her Rafinera beslenme planı sağlıklı ve dengeli beslenme konsepti üzerine kuruludur. Günlük menüler beslenme uzmanlarımız gözetiminde, sizden aldığımız veriler doğrultusunda, günlük almanız gereken kalori miktarları ve bu kalorinin öğün bazındaki yağ, protein ve karbonhidrat değerleri hesaplanarak oluşturulur. Şeflerimiz bu hesaplama ve sizin besin tercihleriniz ile size en uygun lezzetleri oluşturur.
Rafinera servisi "3 ana ve 2 atıştırmalık ara öğün" olmak üzere tüm gün boyunca tüketmeniz gereken toplam 5 öğün yemekten oluşmaktadır. Özellikle kilo vermenize yardımcı olmayı hedefleyen beslenme planlarımız gibi sürekliliğin önemli olduğu durumlarda tam günlük paketlerimizi önersek de, ihtiyaçlarınıza göre daha az sayıda öğün içeren paketlerimizden de faydalanabilirsiniz.
Rafinera mutfağından çıkan her ürün hijyenik koşullarda, mevsiminde ve en taze ürünler kullanılarak hazırlanır. Katkı maddesi, raf ömrü uzatıcı veya koruyucu madde hiçbir ürünümüzde kullanılmamaktadır. Kişiye özel olarak hazırladığımız yemekler pişirildikten sonra chiller'ımızda (şok soğutucu) çok kısa sürede soğutularak bakteri oluşumu engellenir. Chiller'dan çıkan besinler soğuk zincirin bozulmaması için gerekli olan derecede soğuk odalarımızda muhafaza edilir.
Servis ettiğimiz ürünler tamamen sizin kişisel ihtiyaçlarınıza göre hazırlanmakta ve sizin için pişirilmektedir. Soğuk zincirin bozulmaması için kullandığımız teknoloji gereği Rafinera mutfağından çıkan tüm ürünler soğuk olarak teslim edilir. Yemeklerin ısıtılması gereken durumlarda ısıtma talimatı çok kolaydır ve günlük olarak size yollanacak menülerde belirtilmektedir. İsteğiniz doğrultusunda ısıtabileceğiniz veya soğuk tüketebileceğiniz farklı alternatiflerimiz bulunmaktadır.
Günlük teslimatlar özel bir kurye firması tarafından Rafinera standartlarında gerçekleştirilir. Size özel tasarlanan beslenme paketi her gün istediğiniz adrese önceden belirlediğiniz zaman diliminde ulaştırılır. Taşıma sırasında Rafinera kutularının muhafaza edildiği çantalar yemeklerin taşıma süresince soğuk kalması için özel olarak seçilmiştir.
Rafinera sisteminde bir tanesini yaşam tarzınıza uygun bulacağınız farklı gurme beslenme planları bulunmaktadır.
Beslenme Planlarımız
De-Light: Sağlıklı kilo vermenizi hedefler.
Fit&Well: Sağlıklı bir şekilde formda kalmanızı hedefler.
Mom-to-be: Sağlıklı bir hamilelik geçirmenizi sağlarken, sizin ve bebeğinizin en doğru biçimde beslenebilmesini hedefler.
Vegetarian: Hayvansal gıda tüketmemenize rağmen, vücudunuzda vitamin/mineral eksiği olmamasını hedefler.
Detox: Toksinlerden arınmanızı hedefler.
Personal Chef: Çok özel besin tercihlerinize, doktor veya diyetisyeninizden gelen listelere, yaptırdığınız besin intolerans testlerine uygun olarak hedeflerinize yönelik günlük beslenmenizi planlamayı hedefler. (Personal Chef beslenme planı hakkında ayrıntılı bilgi için lütfen paket alternatiflerimizi inceleyiniz.)
* Beslenme planları hakkında ayrıntılı bilgi için lütfen üzerlerine tıklayınız.
Rafinera sisteminde besin tercihlerinize göre 4 farklı paket alternatifi bulunmaktadır. Rafinera servisi kişiye özel olarak belirlendiğinden, günlük menüleriniz içerisinde olmasını istemediğiniz, sevmediğiniz veya hastalık/alerji gibi durumlardan dolayı tüketmediğiniz ürünleri belirtmeniz durumunda bu ürünler besin tercihleriniz olarak sistemimize işlenir ve menülerinizde yer almaz.
Paket Alternatifleri
Business Line Basic (Besin tercihsiz)
Business Line (1-2 besin tercihli**)
Premium Line (3-10 besin tercihli**)
Personal Chef (11+ besin tercihli**)
**Besin tercihleri: Rafinera menüleri oluşturulurken sizin hastalık/alerjilerinizden dolayı veya sevmediğiniz için tüketmediğiniz besinler menülerinizde kullanılmamaktadır. Menülerinizde olmamasını istemediğiniz her ürün besin tercihinizdir.
http://ping.fm/FAV4t
24 Ocak 2011 Pazartesi
Tavada Sut Dana Bonfile
Malzemeler:
360 gr. süt dana bonfile
200 gr. kabak
200 gr. domates
1 adet kuru soğan
1 adet havuç
Kapari
Taze Kekik
Sızma Zeytinyağı
Hazırlanışı:
Domatesleri konkase, kabakları yarım ay kesin. Havuçları soyup ince ve yuvarlak olarak kesin.
Zeytinyağında ince doğranmış soğanı sotelerken içine havuç ve sudan geçirdiğiniz kapariyi ekleyin. Birkaç dakika sonra domatesleri ve kabakları ilave edin. Sebzeleri soteledikten sonra ayrı bir kaba aktarın.
Tavada, et dilimlerinin her iki tarafını da zeytinyağı ile pembeleşinceye kadar 3′er dakika soteleyin. Piştikten sonra bir tutam tuz ve karabiber ile et dilimlerini tatlandırın.
Piştikten sonra eti birkaç dakika dinlendirin. 3 parçaya kestikten sonra taze kekik ve sotelediğiniz sebzeler ile servis yapın.
Kaynak:gurmerehberi.com
360 gr. süt dana bonfile
200 gr. kabak
200 gr. domates
1 adet kuru soğan
1 adet havuç
Kapari
Taze Kekik
Sızma Zeytinyağı
Hazırlanışı:
Domatesleri konkase, kabakları yarım ay kesin. Havuçları soyup ince ve yuvarlak olarak kesin.
Zeytinyağında ince doğranmış soğanı sotelerken içine havuç ve sudan geçirdiğiniz kapariyi ekleyin. Birkaç dakika sonra domatesleri ve kabakları ilave edin. Sebzeleri soteledikten sonra ayrı bir kaba aktarın.
Tavada, et dilimlerinin her iki tarafını da zeytinyağı ile pembeleşinceye kadar 3′er dakika soteleyin. Piştikten sonra bir tutam tuz ve karabiber ile et dilimlerini tatlandırın.
Piştikten sonra eti birkaç dakika dinlendirin. 3 parçaya kestikten sonra taze kekik ve sotelediğiniz sebzeler ile servis yapın.
Kaynak:gurmerehberi.com
Antep Usulu Dolma
Antep mutfağı dolma tarifleri konusunda da zengin seçeneklere sahip. Özellikle kurutulmuş biber, domates, patlıcan dolmaları bu mutfağın en sevilen yemeklerinden. Özgün bir Antep usulü dolma için aşağıdaki tarifi uygulayabilirsiniz.
Malzemeler
* 25 adet kurutulmuş patlıcan (dolmalık),
* 15 adet kurutulmuş biber (dolmalık),
* 4-5 adet kuru soğan,
* 3 baş sarımsak,
* 2 yemek kaşığı domates salçası,
* 2 yemek kaşığı biber salçası,
* 2 su bardağı pirinç,
* 1, 1/2 çay bardağı zeytinyağı,
* 1 yemek kaşığı toz şeker,
* Karabiber, kırmızıbiber, yenibahar, tuz,
* 2 limon suyu veya limon tozu (isteğe göre),
* Yeteri kadar su.
Hazırlanışı
Kuru patlıcanlar, geceden kaynar suya konup çatal geçecek şekilde haşlanır. Kuru biberler ise kaynar suda en fazla 5 dk. kaynatılır. Her ikisinin de suları 2-3 defa değiştirilir. Dolma içini hazırlamak için, önce zeytinyağında kıyılmış soğan ve sarımsak hafif kavurulur salçaları ilave edilip iyice karıştırılır. Yıkanmış pirinç bu karışımın içine konur ve hafifçe kavurulur. İki bardak sıcak suyla baharatlar ve şeker suyu çekene kadar pişirilir. Hazırlanan bu karışım, patlıcanların içine bir parmak eksik olacak şekilde doldurulur. Tencereye, birinin ağzı diğerinin dibine gelecek şekilde dizilir. Dizme işlemi düzgün ve sık şekilde yapılmalıdır (daima en alta patlıcan getirilmelidir). Üzerine biberler aynı şekilde dizilir.
Dizme işlemi bittikten sonra, üzerine biraz tuz serpilir ve en üste dolma taşı konur. Dolma taşının bir parmak altında olacak şekilde kaynar su katılır. Dolma kaynamaya başladıktan sonra ocak kısılır. Pişmesine yakın limon suyu ilave edilerek 10-15 dk. daha pişirilir ve ocaktan indirilir. Dolma servise hazırdır.
Kaynak:gurmerehberi.com
Malzemeler
* 25 adet kurutulmuş patlıcan (dolmalık),
* 15 adet kurutulmuş biber (dolmalık),
* 4-5 adet kuru soğan,
* 3 baş sarımsak,
* 2 yemek kaşığı domates salçası,
* 2 yemek kaşığı biber salçası,
* 2 su bardağı pirinç,
* 1, 1/2 çay bardağı zeytinyağı,
* 1 yemek kaşığı toz şeker,
* Karabiber, kırmızıbiber, yenibahar, tuz,
* 2 limon suyu veya limon tozu (isteğe göre),
* Yeteri kadar su.
Hazırlanışı
Kuru patlıcanlar, geceden kaynar suya konup çatal geçecek şekilde haşlanır. Kuru biberler ise kaynar suda en fazla 5 dk. kaynatılır. Her ikisinin de suları 2-3 defa değiştirilir. Dolma içini hazırlamak için, önce zeytinyağında kıyılmış soğan ve sarımsak hafif kavurulur salçaları ilave edilip iyice karıştırılır. Yıkanmış pirinç bu karışımın içine konur ve hafifçe kavurulur. İki bardak sıcak suyla baharatlar ve şeker suyu çekene kadar pişirilir. Hazırlanan bu karışım, patlıcanların içine bir parmak eksik olacak şekilde doldurulur. Tencereye, birinin ağzı diğerinin dibine gelecek şekilde dizilir. Dizme işlemi düzgün ve sık şekilde yapılmalıdır (daima en alta patlıcan getirilmelidir). Üzerine biberler aynı şekilde dizilir.
Dizme işlemi bittikten sonra, üzerine biraz tuz serpilir ve en üste dolma taşı konur. Dolma taşının bir parmak altında olacak şekilde kaynar su katılır. Dolma kaynamaya başladıktan sonra ocak kısılır. Pişmesine yakın limon suyu ilave edilerek 10-15 dk. daha pişirilir ve ocaktan indirilir. Dolma servise hazırdır.
Kaynak:gurmerehberi.com
Tuzda Tavuk Tarifi
Malzemeler
* 1 tavuk (yaklaşık 1.200 gr.),
* 1.5-2 kg. kaba turşuluk tuz,
* Taze otlar kekik dalları,
* Biberiye vb.,
* 3 yumurta akı
Tavuğun içini dışını iyice yıkayın ve tamamen kurulayın, Tavuğun derisi ile eti arasına elinizi sokarak derinin etten ayrılmasını sağlayın. Taze otları derinin altına yerleştirin. Tuz ile yumurta aklarını karıştırın. Tercihen toprak yoksa ısıya dayanıklı cam veya metal bir servis tepsisinin dibini bir parmak kalınlığında tuz ile kaplayın. Üzerine tavuğu oturtun. Kalan tuz bulamacını bir nevi hamur gibi tavuğun her tarafını kaplayacak gibi sıvayın. Arada hiç hava kalmamasına ve gevşek olmamasına dikkat edin. Önceden 200 dereceye ısıtılmış fırında 1.5 saat kadar pişirin. Servis yaparken çömlek gibi sertleşen tuz katmanını çekiçle kırın ve tuzu tamamen ayıklayarak tavuğu servis yapın.
AYLİN ÖNEY TAN
www.cumhuriyet.com.tr
(Editör notu: Sayın Aylin Öney Tan‘a Cumhuriyet Dergi‘de yayınlanan tarifini GurmeRehberi.com ile paylaştığı için teşekkür ederiz.)
* 1 tavuk (yaklaşık 1.200 gr.),
* 1.5-2 kg. kaba turşuluk tuz,
* Taze otlar kekik dalları,
* Biberiye vb.,
* 3 yumurta akı
Tavuğun içini dışını iyice yıkayın ve tamamen kurulayın, Tavuğun derisi ile eti arasına elinizi sokarak derinin etten ayrılmasını sağlayın. Taze otları derinin altına yerleştirin. Tuz ile yumurta aklarını karıştırın. Tercihen toprak yoksa ısıya dayanıklı cam veya metal bir servis tepsisinin dibini bir parmak kalınlığında tuz ile kaplayın. Üzerine tavuğu oturtun. Kalan tuz bulamacını bir nevi hamur gibi tavuğun her tarafını kaplayacak gibi sıvayın. Arada hiç hava kalmamasına ve gevşek olmamasına dikkat edin. Önceden 200 dereceye ısıtılmış fırında 1.5 saat kadar pişirin. Servis yaparken çömlek gibi sertleşen tuz katmanını çekiçle kırın ve tuzu tamamen ayıklayarak tavuğu servis yapın.
AYLİN ÖNEY TAN
www.cumhuriyet.com.tr
(Editör notu: Sayın Aylin Öney Tan‘a Cumhuriyet Dergi‘de yayınlanan tarifini GurmeRehberi.com ile paylaştığı için teşekkür ederiz.)
Tuzda Alabalik tarifi
Malzemeleri
1 adet 280 gr. alabalık
1 kg. kaya tuzu
Kekik, biberiye
2 dal dereotu, tereyağı
3 adet yumurtanın akı
1 çay kaşığı karbonat
Hazırlanışı
Önce alabalığı temizleyelim. Balığın üzerine dilediğimiz miktarda kekik ve biberiye, ince kıyılmış dereotu, tuz ve karabiberi serpelim. Toprak bir kabın içine bir fırça yardımıyla tereyağı sürelim. Kabın içine balığı yerleştirelim. Ayrı bir kapta 1 kg. kaya tuzu, 3 adet yumurtanın akı ve 1 çay kaşığı karbonatı arıştıralım. Hamur kıvamına getirelim. Balığı hiç görünmeyecek şekilde bu karışım ile kaplayalım. 200 dereceli fırında 30 dakika pişirelim. Fırından çıkardığımız balığın üzerindeki tuzu kıralım. Yanında sebze garnitürü ile birlikte servis yapalım.
Kaynak:gurme.net
1 adet 280 gr. alabalık
1 kg. kaya tuzu
Kekik, biberiye
2 dal dereotu, tereyağı
3 adet yumurtanın akı
1 çay kaşığı karbonat
Hazırlanışı
Önce alabalığı temizleyelim. Balığın üzerine dilediğimiz miktarda kekik ve biberiye, ince kıyılmış dereotu, tuz ve karabiberi serpelim. Toprak bir kabın içine bir fırça yardımıyla tereyağı sürelim. Kabın içine balığı yerleştirelim. Ayrı bir kapta 1 kg. kaya tuzu, 3 adet yumurtanın akı ve 1 çay kaşığı karbonatı arıştıralım. Hamur kıvamına getirelim. Balığı hiç görünmeyecek şekilde bu karışım ile kaplayalım. 200 dereceli fırında 30 dakika pişirelim. Fırından çıkardığımız balığın üzerindeki tuzu kıralım. Yanında sebze garnitürü ile birlikte servis yapalım.
Kaynak:gurme.net
Cikolatali Paskalya tarifi
Malzemeleri
3 çorba kaşığı un
3 çorba kaşığı tozşeker
4 su bardağı süt
Yarım paket (125 gr.) margarin
1 adet paskalya çöreği
çikolata sosu için:
Yarım paket (125 gr.) margarin
2 çorba kaşığı pudra şekeri
2 çorba kaşığı kakao
1 adet yumurta
Hazırlanışı
3 çorba kaşığı unu teflon tenecereye alalım. Tahta bir kaşıkla karıştırıp, 5 dakika kavuralım. 4 su bardağı sütü ve 3 çorba kaşığı tozşekeri ilave edelim. Üzeri göz göz olana dek pişirelim. Yarım paket margarini ilave edelim. Ateşten alalım. 10 dakika mikserle çırpalım. 1 adet paskalya çöreğini küçük parçalar halinde doğrayalım. Bir tepsiye dizelim. Hazırladığımız karışımı üzerine yayalım. Soğumaya bırakalım. Bu arada sosu hazırlayalım. Bunun için margarin, 2 çorba kaşığı pudra şekeri ve 2 çorba kaşığı kakoyu eritelim. Ateşten alalım. Yumurtayı ilave edelim. Mikserle 1 dakika çırpalım. Sosu da soğuyan tatlının üzerine gezdirelim. Buzdolabında 1 gece bekletelim. Dilimleyip servis yapalım. Paskalya çöreği yerine hazır kek de kullanabilirsiniz.
Kaynak:gurme.net
3 çorba kaşığı un
3 çorba kaşığı tozşeker
4 su bardağı süt
Yarım paket (125 gr.) margarin
1 adet paskalya çöreği
çikolata sosu için:
Yarım paket (125 gr.) margarin
2 çorba kaşığı pudra şekeri
2 çorba kaşığı kakao
1 adet yumurta
Hazırlanışı
3 çorba kaşığı unu teflon tenecereye alalım. Tahta bir kaşıkla karıştırıp, 5 dakika kavuralım. 4 su bardağı sütü ve 3 çorba kaşığı tozşekeri ilave edelim. Üzeri göz göz olana dek pişirelim. Yarım paket margarini ilave edelim. Ateşten alalım. 10 dakika mikserle çırpalım. 1 adet paskalya çöreğini küçük parçalar halinde doğrayalım. Bir tepsiye dizelim. Hazırladığımız karışımı üzerine yayalım. Soğumaya bırakalım. Bu arada sosu hazırlayalım. Bunun için margarin, 2 çorba kaşığı pudra şekeri ve 2 çorba kaşığı kakoyu eritelim. Ateşten alalım. Yumurtayı ilave edelim. Mikserle 1 dakika çırpalım. Sosu da soğuyan tatlının üzerine gezdirelim. Buzdolabında 1 gece bekletelim. Dilimleyip servis yapalım. Paskalya çöreği yerine hazır kek de kullanabilirsiniz.
Kaynak:gurme.net
Yerli yemis receli
Bu reçeli şimdi yapıp yılbaşına kadar bekletmenizi tavsiye ederim. Tadı olgunlaşacak, tıpkı yerli malı haftası gibi değeri zaman geçtikçe ortaya çıkacaktır.
* 1 kilo kuru meyve (kayısı, sarı erik, üryani eriği, kara üzüm, Besni üzümü, sultani üzüm, kuru şeftali, elma, armut vb.),
* 4 bardak üzüm suyu,
* 1 Finike portakalının kabuğunun rendesi,
* 1’er tatlı kaşığı bütün anason ve rezene,
* ½ kg. şeker (Konya şeker fabrikası),
* 1 çay kaşığı limon tuzu
Kuru meyveleri zar gibi ufak doğrayın. Tüm malzemeleri cam bir kâsede karıştırın ve bir gece boyunca bekletin. Ertesi gün reçel tenceresinde dibini tutturmadan 20-30 dakika kadar arada bir karıştırarak kaynatın. Meyveler kuru olduğu için kıvamını tutturmak zor olmayacaktır. Son bir taşım kaynatmadan önce biraz sıcak suda çözdüğünüz limon tuzunu ekleyin. Artık TEKEL müessesesi kalmadı ama ateşten almaya yakın ½ bardak portakal likörü veya yerli kanyak da ekleyebilirsiniz. Sıcak sıcak kavanozlara doldurun ve ağzını sıkıca kapatın.
AYLİN ÖNEY TAN
www.cumhuriyet.com.tr
(Sevgili Aylin Öney Tan‘a Cumhuriyet Dergi‘de yayınlanan tarifini GurmeRehberi.com ile paylaştığı için teşekkür ederiz.)
* 1 kilo kuru meyve (kayısı, sarı erik, üryani eriği, kara üzüm, Besni üzümü, sultani üzüm, kuru şeftali, elma, armut vb.),
* 4 bardak üzüm suyu,
* 1 Finike portakalının kabuğunun rendesi,
* 1’er tatlı kaşığı bütün anason ve rezene,
* ½ kg. şeker (Konya şeker fabrikası),
* 1 çay kaşığı limon tuzu
Kuru meyveleri zar gibi ufak doğrayın. Tüm malzemeleri cam bir kâsede karıştırın ve bir gece boyunca bekletin. Ertesi gün reçel tenceresinde dibini tutturmadan 20-30 dakika kadar arada bir karıştırarak kaynatın. Meyveler kuru olduğu için kıvamını tutturmak zor olmayacaktır. Son bir taşım kaynatmadan önce biraz sıcak suda çözdüğünüz limon tuzunu ekleyin. Artık TEKEL müessesesi kalmadı ama ateşten almaya yakın ½ bardak portakal likörü veya yerli kanyak da ekleyebilirsiniz. Sıcak sıcak kavanozlara doldurun ve ağzını sıkıca kapatın.
AYLİN ÖNEY TAN
www.cumhuriyet.com.tr
(Sevgili Aylin Öney Tan‘a Cumhuriyet Dergi‘de yayınlanan tarifini GurmeRehberi.com ile paylaştığı için teşekkür ederiz.)
Aşure çorbası
Bazı yörelerde aşure yapılırken şekeri ve tatlı yemişleri eklemeden önce bir miktar haşlanmış buğday, nohut ve fasulye haşlama suyuyla beraber bir kenara ayrılır ve hemen kolaycacık bir aşure çorbası yapılır. Aşure yapmadan da doğrudan bu çorbayı yapabilirsiniz.
* 1 bardak aşurelik buğday,
* ½ bardak kuru fasulye,
* ½ bardak nohut, tuz, biber,
* 1 soğan,
* 2 yemek kaşığı tereyağı,
* 1 tatlı kaşığı toz kırmızı biber.
Buğdayı yıkayın ve üzerini iki parmak geçecek kadar iyi su ile ateşe koyun. Kaynama noktasına gelince altını kısın ve 20-30 dakika kadar tıkırdayacak kadar pişirin. Kapağı kapalı olarak bir gece bekletin. Fasulye ve nohudu da ayrı kaplarda akşamdan ıslatın. Ertesi gün fasulye ve nohudu ayrı tencerelerde iyice yumuşayıncaya kadar pişirin. Haşlama suyuna çok az karbonat ekleyerek yumuşama işlemini kolaylaştırabilirsiniz. Buğdayı tekrar kaynama noktasına getirin. Bakliyatı pişme suları ile birlikte ekleyin. Yarım saat, hatta 1 saat kadar birlikte pişirin. Suyu iyice helmelenmeli, çorba ile yemek arası bir kıvamda olmalıdır. Gerekirse daha su veya süt ekleyebilirsiniz. Bu arada 1 iri soğanı yarım ay şeklinde ince ince doğrayın ve iyice pembeleşene kadar yağda çevirin. Yağ köpürünce bir tatlı kaşığı acı veya tatlı toz kırmızı biber ekleyin ve hemen ateşten alın. Çorbanın üstüne dökün ve sıcak sıcak servis yapın.
AYLİN ÖNEY TAN
www.cumhuriyet.com.tr
* 1 bardak aşurelik buğday,
* ½ bardak kuru fasulye,
* ½ bardak nohut, tuz, biber,
* 1 soğan,
* 2 yemek kaşığı tereyağı,
* 1 tatlı kaşığı toz kırmızı biber.
Buğdayı yıkayın ve üzerini iki parmak geçecek kadar iyi su ile ateşe koyun. Kaynama noktasına gelince altını kısın ve 20-30 dakika kadar tıkırdayacak kadar pişirin. Kapağı kapalı olarak bir gece bekletin. Fasulye ve nohudu da ayrı kaplarda akşamdan ıslatın. Ertesi gün fasulye ve nohudu ayrı tencerelerde iyice yumuşayıncaya kadar pişirin. Haşlama suyuna çok az karbonat ekleyerek yumuşama işlemini kolaylaştırabilirsiniz. Buğdayı tekrar kaynama noktasına getirin. Bakliyatı pişme suları ile birlikte ekleyin. Yarım saat, hatta 1 saat kadar birlikte pişirin. Suyu iyice helmelenmeli, çorba ile yemek arası bir kıvamda olmalıdır. Gerekirse daha su veya süt ekleyebilirsiniz. Bu arada 1 iri soğanı yarım ay şeklinde ince ince doğrayın ve iyice pembeleşene kadar yağda çevirin. Yağ köpürünce bir tatlı kaşığı acı veya tatlı toz kırmızı biber ekleyin ve hemen ateşten alın. Çorbanın üstüne dökün ve sıcak sıcak servis yapın.
AYLİN ÖNEY TAN
www.cumhuriyet.com.tr
23 Ocak 2011 Pazar
Hashasl? kolay c?
Malzemeler
* 2 yufka
* 4-5 çorba kaşığı haşhaş ezmesi
* 4-5 çorba kaşığı tahin
* 1 kâse iri çekilmiş ceviz
* 6 çorba kaşığı şeker
* 1 çorba kaşığı tarçın
Hazırlanışı
Tahin ve haşhaş ezmesini bir kâsede karıştırın. Yufkanın birini mutfak tezgâhına yayın. Bütün yüzeyine haşhaş-tahin karışımının yarısını yayın.
Ceviz, şeker ve tarçını da karıştırın ve yarısını yufkanın üzerine eşit olarak serpin. Yufkayı fazla sıkmadan sarın. Yağlanmış bir tepsiye spiral şeklinde yuvarlayın. İkinci yufka ile aynı işlemi tekrarlayın ve spiralin kaldığı yerden devam ettirerek birinci yufkanın devamı şeklinde tepsiye yerleştirin. Yufkanın yüzeyine biraz sıvı yağ sürün.
180 dereceye ısıtılmış fırında 40-45 dakika kadar nar gibi kızarıncaya dek pişirin. Ilık veya soğuk servis yapın.
AYLİN ÖNEY TAN
www.cumhuriyet.com.tr
* 2 yufka
* 4-5 çorba kaşığı haşhaş ezmesi
* 4-5 çorba kaşığı tahin
* 1 kâse iri çekilmiş ceviz
* 6 çorba kaşığı şeker
* 1 çorba kaşığı tarçın
Hazırlanışı
Tahin ve haşhaş ezmesini bir kâsede karıştırın. Yufkanın birini mutfak tezgâhına yayın. Bütün yüzeyine haşhaş-tahin karışımının yarısını yayın.
Ceviz, şeker ve tarçını da karıştırın ve yarısını yufkanın üzerine eşit olarak serpin. Yufkayı fazla sıkmadan sarın. Yağlanmış bir tepsiye spiral şeklinde yuvarlayın. İkinci yufka ile aynı işlemi tekrarlayın ve spiralin kaldığı yerden devam ettirerek birinci yufkanın devamı şeklinde tepsiye yerleştirin. Yufkanın yüzeyine biraz sıvı yağ sürün.
180 dereceye ısıtılmış fırında 40-45 dakika kadar nar gibi kızarıncaya dek pişirin. Ilık veya soğuk servis yapın.
AYLİN ÖNEY TAN
www.cumhuriyet.com.tr
Yogurtlu Muhallebi
Malzemeler
* 1 lt. süt,
* 275 gr. şeker,
* 100 gr. nişasta,
* 500 gr. süzme yoğurt.
Hazırlanışı
Süt, şeker ocakta kaynatılır. Kaynamasına yakın nişasta ilave edilerek 1-2 dakika daha ocakta tutulur. Ocaktan alındıktan sonra yoğurt ilave edilerek iyice karıştırılır. Bir kaba konur. Buzdolabında soğuduktan sonra servis yapılır.
Kaynak: Food in Life Gastronomi Yayınları
* 1 lt. süt,
* 275 gr. şeker,
* 100 gr. nişasta,
* 500 gr. süzme yoğurt.
Hazırlanışı
Süt, şeker ocakta kaynatılır. Kaynamasına yakın nişasta ilave edilerek 1-2 dakika daha ocakta tutulur. Ocaktan alındıktan sonra yoğurt ilave edilerek iyice karıştırılır. Bir kaba konur. Buzdolabında soğuduktan sonra servis yapılır.
Kaynak: Food in Life Gastronomi Yayınları
22 Ocak 2011 Cumartesi
Fulya Bizim Bal?k
İstanbul’un en güzel özelliklerinden biri bence şu: Bizde, usta şeflerin hazırladığı lüks yemeklerin, kişi başı yüzlerce TL’ye satıldığı fine dining restoranlar da var; lezzetli yemekler yiyip, üç paralara çıkılan lokantalar da. Boğaz’daki bir restoranda yapılan rakı-balık keyfinin yanında, birkaç TL’ye karın doyurulan balık-ekmek örneğinde olduğu gibi… Biz burada konsept itibarıyla ‘sokak arası’ndaki ucuz ama lezzeti bol bir balıkçıdan söz edeceğiz. Hazır mevsim de balık mevsimiyken…
Fulya’daki Bizim Balıkçı, aynı zamanda taze çiğ balık satılan bir yer. İsteyenler seçtiği balığı küçük bir ücret farkıyla orada pişirtip yiyebiliyor; hatta evine, iş yerine sipariş edebiliyor. Yanında salatası, tatlısıyla birlikte… Ben birkaç kere gittim, birinde palamut ızgara, birinde hamsi tava ile hamsi ızgara, birinde de tekir denedim. Her seferinde balıklar tazeydi ve ızgara olanların suyu içinde kalacak şekilde çok güzel pişmişti. Belli ki balığı hazırlayan usta bir eldi. Üstelik isteyene soğanlı, isteyene soğansız hazırlanan salataları da taze ve lezzetliydi. Bu samimi mekânda, ekmeğimi salatanın suyuna banıp banıp, taze balığın keyfini çıkardım. Bu arada balık çorbası da denedim, dereotuyla hazırlanmıştı ve hiç fena değildi. Mevsimine göre çok çeşitli balıkları bulabiliyorsunuz burada. Bizim Balıkçı‘nın iç mekânı küçük ama yağmur çamur olmadığı sürece dışarıdaki masalarda oturmak keyifli. Mekânın garsonu da evlere servis yapan elemanı da aynı kişi, yani sahibi. Burada balık-ekmek 4 TL. Izgara uskumruyla yapılıyor. Izgara ya da kızartma olarak sunulan hamsi 8 TL. Karides güveç 12 TL. Lüferin porsiyonu ise 30 TL. Salatalar, içecekler ve tatlılar da son derece uygun. Yani yanında içecekle bir balık-ekmek yiyip 6.5 TL’ye karnınızı doyurabilirsiniz burada. İrmik helvasını da özellikle tavsiye ederim. Mis gibi süt kokuyor ve ağızda dağılıyor. Keşke her mahallede böyle başarılı balıkçılar olsa da Türkiye’de balık yemek, 40 yılda bir Boğaz’da balıkçıya gitmekten ibaret olmasa..
Melis Çalapkulu
Sabah Gazetesi
Fulya’daki Bizim Balıkçı, aynı zamanda taze çiğ balık satılan bir yer. İsteyenler seçtiği balığı küçük bir ücret farkıyla orada pişirtip yiyebiliyor; hatta evine, iş yerine sipariş edebiliyor. Yanında salatası, tatlısıyla birlikte… Ben birkaç kere gittim, birinde palamut ızgara, birinde hamsi tava ile hamsi ızgara, birinde de tekir denedim. Her seferinde balıklar tazeydi ve ızgara olanların suyu içinde kalacak şekilde çok güzel pişmişti. Belli ki balığı hazırlayan usta bir eldi. Üstelik isteyene soğanlı, isteyene soğansız hazırlanan salataları da taze ve lezzetliydi. Bu samimi mekânda, ekmeğimi salatanın suyuna banıp banıp, taze balığın keyfini çıkardım. Bu arada balık çorbası da denedim, dereotuyla hazırlanmıştı ve hiç fena değildi. Mevsimine göre çok çeşitli balıkları bulabiliyorsunuz burada. Bizim Balıkçı‘nın iç mekânı küçük ama yağmur çamur olmadığı sürece dışarıdaki masalarda oturmak keyifli. Mekânın garsonu da evlere servis yapan elemanı da aynı kişi, yani sahibi. Burada balık-ekmek 4 TL. Izgara uskumruyla yapılıyor. Izgara ya da kızartma olarak sunulan hamsi 8 TL. Karides güveç 12 TL. Lüferin porsiyonu ise 30 TL. Salatalar, içecekler ve tatlılar da son derece uygun. Yani yanında içecekle bir balık-ekmek yiyip 6.5 TL’ye karnınızı doyurabilirsiniz burada. İrmik helvasını da özellikle tavsiye ederim. Mis gibi süt kokuyor ve ağızda dağılıyor. Keşke her mahallede böyle başarılı balıkçılar olsa da Türkiye’de balık yemek, 40 yılda bir Boğaz’da balıkçıya gitmekten ibaret olmasa..
Melis Çalapkulu
Sabah Gazetesi
İstanbul?da 1000'den fazla meyhane vardı
“Muhteşem Yüzyıl” dizisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın içkisine de yer verilmesi, Osmanlı’yı koyu bir din devleti sananları şaşırttı, tepkilere yol açtı. Oysa Osmanlı içkiye karşı hoşgörülüydü, sıkı içilirdi. Osmanlı şarapları, konyakları ünlüydü…
Türkiye’nin gündemini geçtiğimiz hafta iki içki tartışması işgal etti. Biri “Muhteşem Yüzyıl” dizisindeki Kanuni figürüyle ilgili “Padişahı içkici ve eğlence düşkünü göstererek atalarımıza saygısızlık yapılıyor” tartışmaları, diğeri Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’nun yeni yönetmeliğiyle içkiye koyduğu garip sınırlamalarıydı. İkinci konuyu haftaya genişçe yazacağız ama Osmanlı’da içki ile ilgili tartışmalarda, “demiri tavında dövmek” ve bu konudaki yine “muhteşem” literatüre sıcağı sıcağına göz atmak iyi olacak…
Osmanlı’da üretilen konyaklar Paris’ten madalya almıştı
Osmanlı hayranı bazı kesimler o dönemleri katı, baskıcı ve yasakçı dönemler olarak göstermeye çalışsa da, gerçekler öyle değil. Osmanlı içki kültürünün zengin olduğu, her tür içkinin üretildiği ve belli dönemlerde ithal edildiği bir toplum olmuş. Meyhane sayısı aşırı artınca ve içki yaygınlaşınca sert yasaklar uygulansa da, kısa sürede gevşeyip eski hale dönülmüş. Dizide tartışılan Kanuni, saltanatının son yıllarında içkiye katı yasaklar getirmiş ama Baki ve Nevi gibi şairler de bundan şikâyet eden şiirler yazmış.
Padişahlar aleni içmemişler ama bir bölümü içkiyi de hayli sever ve tüketirmiş… II. Selim’in bir lâkabının da “Sarhoş Selim” olması boşuna değil; Kıbrıs’ın kehribar renkli şaraplarının tutkunuymuş. Fatih Sultan Mehmed’in “Avni” mahlasıyla yazdığı şiirlerde şarap övgülerine rastlanıyor. Şarap ve tütün içenlerin peşine hafiyeler salan IV. Murad’ın da tutkulu bir şarapsever olduğunu tarih yazıyor. II. Mahmud da şarap sevmesiyle biliniyor.
Fransa’dan adından dolayı maden suyu sanılır diye fıçılarla “Carbonnieux” şarabı getirten padişahın ise ismi ne yazık ki bilinmiyor ama Bordo’daki şatonun kayıtlarında “Sultan için Constantinople’a gidecek” yazıları var…
Osmanlı’nın şarap kültürü, edebiyatına da yansımış. 1838’de vefat eden ve kabri Galata Mevlevihanesi mezarlığında bulunan şair Ayıntaplı (Antepli) Ayni Efendi’nin şu dizeleri, bu örneklerden:
*Gice gündüz içüp Erdek şarâbı
*Ola Nukl’i mezem ördek kebâbı
*Varub sofi içer papazkarası
*Olur meyhanede yüzler karası
*Sığır dili kavurma kuş kebâbı
*Söğüş büryan ile nûş it şarâbı
Birahanelere Viyana’dan trenle taze bira gelirdi
Osmanlı, şarabı önemli gelir kaynağı olarak görmüş. “Hamr” denilen şarabın getirilen her fıçısından 15 akçe vergi alınmış, “hamr emaneti” adlı bir vergi teşkilatı bile kurulmuş. Şarap ticareti, şarabın nereden nereye getirilip nasıl satılacağı fermanlarla düzenlenmiş. Şarap hayata renk katmış, kimi zaman dizeleri, kimi zaman minyatürleri süslemiş. Lâle Devri’nde şair Nedim “Testide, kadehte doyamam görmeğe bari / Ey gevher-i şeffaf senin mahzenin olsam” gibi coşkulu dizeler yazmış.
İmparatorluğun son dönemi ise, özellikle İstanbul’da içkinin yaygınlaştığı, rahatça içildiği bir dönem olmuş. Geleneksel meyhanelerin yanına Pera Palas ve Tokatlıyan gibi lüks otellerin alafranga restoranları ve Viyana’dan bile trenle taze biranın geldiği şık birahaneler eklenmiş. Bomonti Bira Fabrikası kurulmuş, bira bahçeleri yaygınlaşmış. Yurdun değişik yerlerinde rakı üretilmiş, Boğaziçi, Ruh, Âlem, Deniz Kızı gibi rakılar birbirleriyle yarışır olmuşlar. Osmanlı gazetelerinde şarap ilanları çıkmaya başlamış, Martell konyaklarının ilan tabelaları İstanbul’un birçok yerini süslemiş. Erdekli Kotroni Efendi’nin damıttığı Osmanlı konyakları ise Paris’ten bile madalyalar almış.
Bu satırlar, “Muhteşem Yüzyıl” ekibini bunaltan kesimleri öfkelendirebilir… Ancak hepsi belgeli gerçekler. Kültür Bakanlığı’nın kendi yayınlarında, kimi Osmanlı arşivlerinde, kimi de sağcı yazarların kitaplarında… Bazıları için kabullenmek -nedense?- zor gelse de…
Romculara isyan eden meyhaneciler
Yetmişiki milletten insanı barındıran Osmanlı İstanbul’unun liman ve ticaret bölgeleri olan Galata ve Karaköy civarları, rakı ve şarap satan meyhanecilerle rom satan “punççi”lerin mücadelesine bile sahne olmuş. 1800’lerde gemiciler yoluyla bu bölgelerde rom ve sıcak suyla yapılan “punch” modası türemiş. “Panç” diye okunan bu kokteyle halk arasında “punç”, bu içkiyi satanlara da “punççi” denmiş o zamanlar. Bu küçük barımsı içkicilerin sayısı hızla artmış, hatta şekerci dükkânları bile panç satmaya başlamışlar. 1850’de işleri azalan meyhaneci esnafı sadrazama başvurup, “On yılda sayısı bini aşan şekerlemeci ve punççi dükkanı açıldı. Bizi batırmak üzereler. Üstelik vergi de vermiyorlar” diye şikayette bulunmuşlar. Savaşın galibi, meyhaneciler olmuş…
Osmanlı’da meyhaneler sınıflandırılmıştı
Evliya Çelebi’nin yazdığına göre 1600’lerin ortalarında İstanbul’da binden fazla meyhane varmış. Bu meyhaneler zamanla bugünün ünlü restoranları gibi “markalaşmış”; Hançerli, Karagöz, Ormanos, Köroğlu, Sakızlı, Karanfil, Sümbüllü gibi renkli isimlerle tanınmışlar.
Bugün nasıl içkili mekânlar bistro, pub, bar ve restoran gibi isimlerle ayrılıyorsa, Osmanlı’da meyhaneler de kendi içinde sınıflandırılırmış:
* Gedikli de denilen koltuk meyhaneleri herkesin uğrayıp dirseğini bir tezgaha dayayarak içki içebileceği yerlermiş.
* Selatin meyhaneler ise kibar takımının uğrak yerleriymiş.
* Küplü meyhanelerde ise şaraplar büyük küplerden maşrapalarla sunulurmuş.
Avrupa’daki bağlar hastalanınca Osmanlı Fransa’ya şarap sattı
Zaman zaman uygulanan katı yasaklı dönemler dışında hoşgörülü bir düzen kuran Osmanlı İmparatorluğu, Müslüman olmayan halkın kendi ihtiyaçları için bağcılık ve şarapçılık yapmasına ses çıkarmamış, şarapları vergilendirerek bu üretimi yasallaştırmış. Şarap çeşitleri de hayli zenginmiş; İstanbul meyhanelerinde şarapların geldikleri yerler fıçıların üzerlerine tebeşirle yazılır, “Bana bir Girit şarabı ver” diyen müşteriye meyhaneci bir de “Kaç yıllık olsun?” diye sorarmış. Arasında Ankara, Erdek, Gelibolu, Girit, Kıbrıs, Sisam, Marmara Adası, Tokat ve Trabzon şarapları pek ünlüymüş.
19’uncu yüzyılda ulaşım imkânlarının artmasıyla, Osmanlı şarapları dünyada da tanınır olmuş. Yüzyıl sonlarında, filoksera (asma biti) hastalığı Avrupa bağlarını kırıp geçirince, başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri şarap ihtiyaçlarını Osmanlı’dan gidermişler. 1904’de, İmparatorluğun şarap ihracatı, tam 340 milyon litreye çıkmış!
Erenköy Cabernet’si…
Bu yıllarda batılılaşma eğilimlerinin güçlenmesiyle sayıları artan Osmanlı topraklarındaki yabancılar bağ yatırımlarına da girişmişler. Ünlü Fransız yazar Lamartine’in 1839’da Fransa’dan getirdiği bağ çubuklarıyla Ege’de tesis ettiği dev bağlardan yarım asır sonra, İstanbul’da özellikle Erenköy’de 700 dönümü bulan Cabernet Sauvignon bağları dikilmiş. Bu yıllarda Erenköy Cabernet’sinin bir fıçısı 150-160 franka alıcı bulurmuş. Yine Erenköy’de bir Alman da uçsuz bucaksız Riesling bağları kurmuş.
Sadece Marmara ve Trakya bölgesi değil, Ege bölgesi de şarapçılıkta çok canlı bir bölgeymiş o zamanlar. Bugün en büyük tarımsal ihraç ürünlerimizden olan çekirdeksiz kuru üzümlerin yetiştirildiği Ege’deki Sultaniye üzümü bağları, o dönemde şaraplık üzüm yetiştirilen bağlarmış ve Ege bölgesi bugünkü gibi üç kuruşa üzüm satmak yerine, o yıllarda Avrupa’a şarap satarmış. Sadece 1901’de ihraç edilen şarap miktarı 6.5 milyon litreymiş.
Mehmet Yalçın – Milliyet Pazar
Türkiye’nin gündemini geçtiğimiz hafta iki içki tartışması işgal etti. Biri “Muhteşem Yüzyıl” dizisindeki Kanuni figürüyle ilgili “Padişahı içkici ve eğlence düşkünü göstererek atalarımıza saygısızlık yapılıyor” tartışmaları, diğeri Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’nun yeni yönetmeliğiyle içkiye koyduğu garip sınırlamalarıydı. İkinci konuyu haftaya genişçe yazacağız ama Osmanlı’da içki ile ilgili tartışmalarda, “demiri tavında dövmek” ve bu konudaki yine “muhteşem” literatüre sıcağı sıcağına göz atmak iyi olacak…
Osmanlı’da üretilen konyaklar Paris’ten madalya almıştı
Osmanlı hayranı bazı kesimler o dönemleri katı, baskıcı ve yasakçı dönemler olarak göstermeye çalışsa da, gerçekler öyle değil. Osmanlı içki kültürünün zengin olduğu, her tür içkinin üretildiği ve belli dönemlerde ithal edildiği bir toplum olmuş. Meyhane sayısı aşırı artınca ve içki yaygınlaşınca sert yasaklar uygulansa da, kısa sürede gevşeyip eski hale dönülmüş. Dizide tartışılan Kanuni, saltanatının son yıllarında içkiye katı yasaklar getirmiş ama Baki ve Nevi gibi şairler de bundan şikâyet eden şiirler yazmış.
Padişahlar aleni içmemişler ama bir bölümü içkiyi de hayli sever ve tüketirmiş… II. Selim’in bir lâkabının da “Sarhoş Selim” olması boşuna değil; Kıbrıs’ın kehribar renkli şaraplarının tutkunuymuş. Fatih Sultan Mehmed’in “Avni” mahlasıyla yazdığı şiirlerde şarap övgülerine rastlanıyor. Şarap ve tütün içenlerin peşine hafiyeler salan IV. Murad’ın da tutkulu bir şarapsever olduğunu tarih yazıyor. II. Mahmud da şarap sevmesiyle biliniyor.
Fransa’dan adından dolayı maden suyu sanılır diye fıçılarla “Carbonnieux” şarabı getirten padişahın ise ismi ne yazık ki bilinmiyor ama Bordo’daki şatonun kayıtlarında “Sultan için Constantinople’a gidecek” yazıları var…
Osmanlı’nın şarap kültürü, edebiyatına da yansımış. 1838’de vefat eden ve kabri Galata Mevlevihanesi mezarlığında bulunan şair Ayıntaplı (Antepli) Ayni Efendi’nin şu dizeleri, bu örneklerden:
*Gice gündüz içüp Erdek şarâbı
*Ola Nukl’i mezem ördek kebâbı
*Varub sofi içer papazkarası
*Olur meyhanede yüzler karası
*Sığır dili kavurma kuş kebâbı
*Söğüş büryan ile nûş it şarâbı
Birahanelere Viyana’dan trenle taze bira gelirdi
Osmanlı, şarabı önemli gelir kaynağı olarak görmüş. “Hamr” denilen şarabın getirilen her fıçısından 15 akçe vergi alınmış, “hamr emaneti” adlı bir vergi teşkilatı bile kurulmuş. Şarap ticareti, şarabın nereden nereye getirilip nasıl satılacağı fermanlarla düzenlenmiş. Şarap hayata renk katmış, kimi zaman dizeleri, kimi zaman minyatürleri süslemiş. Lâle Devri’nde şair Nedim “Testide, kadehte doyamam görmeğe bari / Ey gevher-i şeffaf senin mahzenin olsam” gibi coşkulu dizeler yazmış.
İmparatorluğun son dönemi ise, özellikle İstanbul’da içkinin yaygınlaştığı, rahatça içildiği bir dönem olmuş. Geleneksel meyhanelerin yanına Pera Palas ve Tokatlıyan gibi lüks otellerin alafranga restoranları ve Viyana’dan bile trenle taze biranın geldiği şık birahaneler eklenmiş. Bomonti Bira Fabrikası kurulmuş, bira bahçeleri yaygınlaşmış. Yurdun değişik yerlerinde rakı üretilmiş, Boğaziçi, Ruh, Âlem, Deniz Kızı gibi rakılar birbirleriyle yarışır olmuşlar. Osmanlı gazetelerinde şarap ilanları çıkmaya başlamış, Martell konyaklarının ilan tabelaları İstanbul’un birçok yerini süslemiş. Erdekli Kotroni Efendi’nin damıttığı Osmanlı konyakları ise Paris’ten bile madalyalar almış.
Bu satırlar, “Muhteşem Yüzyıl” ekibini bunaltan kesimleri öfkelendirebilir… Ancak hepsi belgeli gerçekler. Kültür Bakanlığı’nın kendi yayınlarında, kimi Osmanlı arşivlerinde, kimi de sağcı yazarların kitaplarında… Bazıları için kabullenmek -nedense?- zor gelse de…
Romculara isyan eden meyhaneciler
Yetmişiki milletten insanı barındıran Osmanlı İstanbul’unun liman ve ticaret bölgeleri olan Galata ve Karaköy civarları, rakı ve şarap satan meyhanecilerle rom satan “punççi”lerin mücadelesine bile sahne olmuş. 1800’lerde gemiciler yoluyla bu bölgelerde rom ve sıcak suyla yapılan “punch” modası türemiş. “Panç” diye okunan bu kokteyle halk arasında “punç”, bu içkiyi satanlara da “punççi” denmiş o zamanlar. Bu küçük barımsı içkicilerin sayısı hızla artmış, hatta şekerci dükkânları bile panç satmaya başlamışlar. 1850’de işleri azalan meyhaneci esnafı sadrazama başvurup, “On yılda sayısı bini aşan şekerlemeci ve punççi dükkanı açıldı. Bizi batırmak üzereler. Üstelik vergi de vermiyorlar” diye şikayette bulunmuşlar. Savaşın galibi, meyhaneciler olmuş…
Osmanlı’da meyhaneler sınıflandırılmıştı
Evliya Çelebi’nin yazdığına göre 1600’lerin ortalarında İstanbul’da binden fazla meyhane varmış. Bu meyhaneler zamanla bugünün ünlü restoranları gibi “markalaşmış”; Hançerli, Karagöz, Ormanos, Köroğlu, Sakızlı, Karanfil, Sümbüllü gibi renkli isimlerle tanınmışlar.
Bugün nasıl içkili mekânlar bistro, pub, bar ve restoran gibi isimlerle ayrılıyorsa, Osmanlı’da meyhaneler de kendi içinde sınıflandırılırmış:
* Gedikli de denilen koltuk meyhaneleri herkesin uğrayıp dirseğini bir tezgaha dayayarak içki içebileceği yerlermiş.
* Selatin meyhaneler ise kibar takımının uğrak yerleriymiş.
* Küplü meyhanelerde ise şaraplar büyük küplerden maşrapalarla sunulurmuş.
Avrupa’daki bağlar hastalanınca Osmanlı Fransa’ya şarap sattı
Zaman zaman uygulanan katı yasaklı dönemler dışında hoşgörülü bir düzen kuran Osmanlı İmparatorluğu, Müslüman olmayan halkın kendi ihtiyaçları için bağcılık ve şarapçılık yapmasına ses çıkarmamış, şarapları vergilendirerek bu üretimi yasallaştırmış. Şarap çeşitleri de hayli zenginmiş; İstanbul meyhanelerinde şarapların geldikleri yerler fıçıların üzerlerine tebeşirle yazılır, “Bana bir Girit şarabı ver” diyen müşteriye meyhaneci bir de “Kaç yıllık olsun?” diye sorarmış. Arasında Ankara, Erdek, Gelibolu, Girit, Kıbrıs, Sisam, Marmara Adası, Tokat ve Trabzon şarapları pek ünlüymüş.
19’uncu yüzyılda ulaşım imkânlarının artmasıyla, Osmanlı şarapları dünyada da tanınır olmuş. Yüzyıl sonlarında, filoksera (asma biti) hastalığı Avrupa bağlarını kırıp geçirince, başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri şarap ihtiyaçlarını Osmanlı’dan gidermişler. 1904’de, İmparatorluğun şarap ihracatı, tam 340 milyon litreye çıkmış!
Erenköy Cabernet’si…
Bu yıllarda batılılaşma eğilimlerinin güçlenmesiyle sayıları artan Osmanlı topraklarındaki yabancılar bağ yatırımlarına da girişmişler. Ünlü Fransız yazar Lamartine’in 1839’da Fransa’dan getirdiği bağ çubuklarıyla Ege’de tesis ettiği dev bağlardan yarım asır sonra, İstanbul’da özellikle Erenköy’de 700 dönümü bulan Cabernet Sauvignon bağları dikilmiş. Bu yıllarda Erenköy Cabernet’sinin bir fıçısı 150-160 franka alıcı bulurmuş. Yine Erenköy’de bir Alman da uçsuz bucaksız Riesling bağları kurmuş.
Sadece Marmara ve Trakya bölgesi değil, Ege bölgesi de şarapçılıkta çok canlı bir bölgeymiş o zamanlar. Bugün en büyük tarımsal ihraç ürünlerimizden olan çekirdeksiz kuru üzümlerin yetiştirildiği Ege’deki Sultaniye üzümü bağları, o dönemde şaraplık üzüm yetiştirilen bağlarmış ve Ege bölgesi bugünkü gibi üç kuruşa üzüm satmak yerine, o yıllarda Avrupa’a şarap satarmış. Sadece 1901’de ihraç edilen şarap miktarı 6.5 milyon litreymiş.
Mehmet Yalçın – Milliyet Pazar
Künefe nasıl yapılır
Antakya mutfağından söz açıldığında şöyle bir durmak gerekiyor. Coğrafi konumu sayesinde Anadolu ve Ortadoğu‘nun kesiştiği bu topraklar, doğal olarak mutfak kültüründe de çeşitliliğe, zenginliğe neden olmuş yüzyıllarca. Türk, Arap, Kürt, Latin, Ermeni, Musevi mutfaklarının birbiri içine geçmesi ile hiçbir yöreye nasip olmayacak kadar geniş ve bereketli bir sofra meydana gelmiş Hatay ve çevresinde. Artık bu zengin sofranın tatlısından mı başlarsınız, etlisinden mi, çorbasından mı yoksa hamur işlerinden mi o sizin damak tadınıza kalmış…
Bu özel sofranın tatlılar menüsünün belki de en sevileni ise “künefe“. Ustasının elinden yapıldığında lezzetine doyum olmaz bir tatlı. Fakat dersiniz ki “Ustasını bulana kadar ben kendim de yaparım“, o zaman evde yapılabilecek bir künefe tarifi verelim.
Malzemeleriniz tel kadayıf, tereyağı, tuzsuz lor peynir (Ya da mümkünse künefe peyniri. O da yoksa dil peyniri), şerbeti için ise şeker, su, çok az limon suyu (1-2 çay kaşığı) Miktarlar tariften tarife değişmekte. Ama biz bu malzemeleri,
* Yarım kilo tel kadayıf,
* 200-250 gram peynir,
* 100-125 gram tereyağı,
* 1 buçuk bardak şeker,
* 1 buçuk bardak su,
* 1 çay kaşığı limon suyu,
olarak önerebiliriz.
Öncelikle tel kadayıfları elinizle didikleyerek ayırıp, parçalamanız gerekiyor. Bir yandan da bir tavada tereyağını eritmelisiniz. Eriyen yağı parçaladığınız kadayıfa iyice bulamanız, yedirmeniz de lazım. Kadayıfları ikiye ayırıp, bir yarısını tepsiye yaymalısınız. Ustalar künefe için kullanacağınız tepsinin biraz derin olmasını önermekteler. İnce tepsiler yerine biraz daha kalınca tepsiler kullanmanız faydalı olacak bizce de. Ardından küçük parçalara ayırdığınız veya rendelediğiniz peyniri serperek yerleştirmelisiniz. Peynirin de üstüne geri kalan diğer kadayıfları iyice bastırıp yayarak yerleştirin. Tepsiyi kısık hafif ateşe koyup pişirmeye başlayabilirsiniz. Arada spatulayla kadayıfın altını kontrol edip, kızarmışsa tersyüz edip diğer tarafını kızartmalısınız. Bu işlemi her iki tarafta kıvamında kızarıncaya kadar döndürerek pişirmeye devam edin.
Bu arada künefenin şerbetini de hazırlamalısınız. Su, şeker ve limon suyu ile yapacağınız şerbeti kaynattıktan sonra künefeye dökebilirsiniz. Buradaki püf noktası şu ki; künefe tamamen kızardıktan sonra bir süre bekleyip, sıcak şerbeti biraz ılıklaşmış künefenin üzerine dökmelisiniz. Ilık künefe kaynamış şerbeti daha çok emip, tam kıvamında bir lezzete kavuşmasını sağlayacaktır.
Künefenin en büyük özelliklerinden biri de sıcak olarak ya da ılık yenmesi. Antakya mutfağı‘nın bu özgün tatlısını artık afiyetle yiyebilirsiniz. Elinize sağlık…
Bu özel sofranın tatlılar menüsünün belki de en sevileni ise “künefe“. Ustasının elinden yapıldığında lezzetine doyum olmaz bir tatlı. Fakat dersiniz ki “Ustasını bulana kadar ben kendim de yaparım“, o zaman evde yapılabilecek bir künefe tarifi verelim.
Malzemeleriniz tel kadayıf, tereyağı, tuzsuz lor peynir (Ya da mümkünse künefe peyniri. O da yoksa dil peyniri), şerbeti için ise şeker, su, çok az limon suyu (1-2 çay kaşığı) Miktarlar tariften tarife değişmekte. Ama biz bu malzemeleri,
* Yarım kilo tel kadayıf,
* 200-250 gram peynir,
* 100-125 gram tereyağı,
* 1 buçuk bardak şeker,
* 1 buçuk bardak su,
* 1 çay kaşığı limon suyu,
olarak önerebiliriz.
Öncelikle tel kadayıfları elinizle didikleyerek ayırıp, parçalamanız gerekiyor. Bir yandan da bir tavada tereyağını eritmelisiniz. Eriyen yağı parçaladığınız kadayıfa iyice bulamanız, yedirmeniz de lazım. Kadayıfları ikiye ayırıp, bir yarısını tepsiye yaymalısınız. Ustalar künefe için kullanacağınız tepsinin biraz derin olmasını önermekteler. İnce tepsiler yerine biraz daha kalınca tepsiler kullanmanız faydalı olacak bizce de. Ardından küçük parçalara ayırdığınız veya rendelediğiniz peyniri serperek yerleştirmelisiniz. Peynirin de üstüne geri kalan diğer kadayıfları iyice bastırıp yayarak yerleştirin. Tepsiyi kısık hafif ateşe koyup pişirmeye başlayabilirsiniz. Arada spatulayla kadayıfın altını kontrol edip, kızarmışsa tersyüz edip diğer tarafını kızartmalısınız. Bu işlemi her iki tarafta kıvamında kızarıncaya kadar döndürerek pişirmeye devam edin.
Bu arada künefenin şerbetini de hazırlamalısınız. Su, şeker ve limon suyu ile yapacağınız şerbeti kaynattıktan sonra künefeye dökebilirsiniz. Buradaki püf noktası şu ki; künefe tamamen kızardıktan sonra bir süre bekleyip, sıcak şerbeti biraz ılıklaşmış künefenin üzerine dökmelisiniz. Ilık künefe kaynamış şerbeti daha çok emip, tam kıvamında bir lezzete kavuşmasını sağlayacaktır.
Künefenin en büyük özelliklerinden biri de sıcak olarak ya da ılık yenmesi. Antakya mutfağı‘nın bu özgün tatlısını artık afiyetle yiyebilirsiniz. Elinize sağlık…
Sağlıklı bir yaşam ve beslenme için meyveler ve sebzelerden uzak duramazsınız. Ancak, üzerlerinde bulunan tarım ilaçlarınızdan uzak durmanız da sağlığınız açısından önemli. Reader’s Digest dergisinde yer alan habere göre, evde musluk suyunun altında yıkamakla tüm tarım ilaçları, mantarlar, böcekler ve kurtlar ölmüyor. Yapılan testler, evde hazırlanan meyve ve sebzelerin üzerinde halen daha tarım ilacı kalıntısı bulunduğunu gösteriyor. Marketlerde, manavlardaki birçok tarım ilacı bulaşmış gıdadan uzak durursanız, tarım ilacına yüzde 80 daha az maruz kalırsınız. Bunu yapmak için, ihtiyacınız olan şey üzerinde yüksek oranda tarım ilacı bulanan gıdaların ne olduğunu bilmek ve bunları organik olarak satın alıp yemeniz gerekiyor. İşte üzerinde çok fazla ilaç bulunan meyve ve sebzeler:
1. Kereviz: Üzerinde 64 kimyasal bulunan kerevizin kabuğu koruyucu değildir. Yıkanınca üzerindeki kimyasallardan kurtulmanız neredeyse imkansızdır. Kerevizi organik olarak satın alın ya da brokoli, kırmızı turp ve soğan gibi alternatiflerini seçin.
2. Şeftali: Meyve bahçelerinde yetiştirilen şeftalilerde düzenli olarak 62′ye yakın tarım ilacı kullanılıyor. Bu meyveyi de organik olarak alabilir ya da daha güvenilir olarak karpuz, mandalina, portakal veya greyfurt tercih edebilirsiniz.
3. Çilek: Özellikle mevsiminin dışında çilek alırsanız, bu meyvede 59 tarım ilacı kalıntısı bulunduğunu unutmayın. Organiğini bulamazsanız, alternatif olarak kivi ve ananas alabilirsiniz.
4. Elma: Şeftali gibi elma da mantardan böceklere kadar çeşitli zararlıların öldürülmesi için ilaçlanıyor. Yapılan testlerde elmaların üzerinde 42 farklı tarım ilacı bulunduğu kaydedildi. Ovalamak ya da soymak kimyasal kalıntılarının tamamen yok olmasını engellemiyor. Organik olarak alabileceğiniz en iyi meyve elmadır. Eğer bulamazsanız bunun yerine karpuz, muz ve mandalinayı tercih edebilirsiniz.
5. Yaban mersini: Üzerinde 52 tarım ilacı kalıntısı bulunan yaban mersini de marketteki en kirli meyvelerden biri haline geliyor.
6. Tüysüz şeftali: 33 farklı tarım ilacı bulunduran nektarın, ağaç meyveleri arasında elma ve şeftalilerle birlikte sıralanıyor. Organiğini bulamadığınız takdirde alternatif olarak karpuz, papaya ve mangoyu tercih edebilirsiniz.
7. Dolmalık biber: Dolmalık biberlerin kabukları tarım ilaçlarına karşı çok fazla koruyucu değildir. Bu sebzelere yoğun bir şekilde böcek öldürücü sıkılıyor. Testler dolmalık biberin üzerinde 49 farklı tarım ilacı bulunduğunu gösteriyor. Organik yoksa alternatif olarak bezelye, brokoli ve lahanayı seçebilirsiniz.
8. Ispanak: En fazla tarım ilacı bulaşmış yeşil yapraklı sebze olan ıspanakta 48 farklı tarım ilacı kalıntısı bulunuyor.
9. Karalahana: Geleneksel olarak bu sebzenin tarım ilacı ve hastalıklardan nadiren etkilendiği biliniyor. Fakat, bu yıl içinde test edilen kara lahanada yüksek miktarda tarım ilacına rastlandı. Bunun yerine lahana, brokoli ya da kuşkonmaz yiyebilirsiniz.
10. Kiraz: Bölgesel olarak yetiştirilen kirazların bile gerektiği kadar güvenilir olmadığını söyleyen uzmanlar, geçen yıllarda yapılan bir araştırmada, Amerika’da yetiştirilen kirazlarda ithal edilenlerden 3 kat daha fazla tarım ilacı olduğu saptandı. üzerinde 42 farklı tarım ilacı bulanan kirazın alternatifleri ise ahududu, kızılcıktır.
11. Patates: Özellikle çocukların severek yediği ve fast-foodların ayrılmaz parçası olan patateste ise 37 farklı tarım ilacı bulunuyor. Patatese alternatif olarak patlıcan, lahana, mantar yiyebilirsiniz.
12. Üzüm: İthal edilen üzümlerde daha fazla tarım ilacı kullanıldığını belirten uzmanlar, üzümün kabuğu nedeniyle üzerine bulaşan tarım ilacı yıkanınca gitmiyor. Üzerinde 34 farklı tarım ilacı bulanan üzüme alternatif olarak kivi ve ahududu tüketebilirsiniz.
Kaynak: Radikal
1. Kereviz: Üzerinde 64 kimyasal bulunan kerevizin kabuğu koruyucu değildir. Yıkanınca üzerindeki kimyasallardan kurtulmanız neredeyse imkansızdır. Kerevizi organik olarak satın alın ya da brokoli, kırmızı turp ve soğan gibi alternatiflerini seçin.
2. Şeftali: Meyve bahçelerinde yetiştirilen şeftalilerde düzenli olarak 62′ye yakın tarım ilacı kullanılıyor. Bu meyveyi de organik olarak alabilir ya da daha güvenilir olarak karpuz, mandalina, portakal veya greyfurt tercih edebilirsiniz.
3. Çilek: Özellikle mevsiminin dışında çilek alırsanız, bu meyvede 59 tarım ilacı kalıntısı bulunduğunu unutmayın. Organiğini bulamazsanız, alternatif olarak kivi ve ananas alabilirsiniz.
4. Elma: Şeftali gibi elma da mantardan böceklere kadar çeşitli zararlıların öldürülmesi için ilaçlanıyor. Yapılan testlerde elmaların üzerinde 42 farklı tarım ilacı bulunduğu kaydedildi. Ovalamak ya da soymak kimyasal kalıntılarının tamamen yok olmasını engellemiyor. Organik olarak alabileceğiniz en iyi meyve elmadır. Eğer bulamazsanız bunun yerine karpuz, muz ve mandalinayı tercih edebilirsiniz.
5. Yaban mersini: Üzerinde 52 tarım ilacı kalıntısı bulunan yaban mersini de marketteki en kirli meyvelerden biri haline geliyor.
6. Tüysüz şeftali: 33 farklı tarım ilacı bulunduran nektarın, ağaç meyveleri arasında elma ve şeftalilerle birlikte sıralanıyor. Organiğini bulamadığınız takdirde alternatif olarak karpuz, papaya ve mangoyu tercih edebilirsiniz.
7. Dolmalık biber: Dolmalık biberlerin kabukları tarım ilaçlarına karşı çok fazla koruyucu değildir. Bu sebzelere yoğun bir şekilde böcek öldürücü sıkılıyor. Testler dolmalık biberin üzerinde 49 farklı tarım ilacı bulunduğunu gösteriyor. Organik yoksa alternatif olarak bezelye, brokoli ve lahanayı seçebilirsiniz.
8. Ispanak: En fazla tarım ilacı bulaşmış yeşil yapraklı sebze olan ıspanakta 48 farklı tarım ilacı kalıntısı bulunuyor.
9. Karalahana: Geleneksel olarak bu sebzenin tarım ilacı ve hastalıklardan nadiren etkilendiği biliniyor. Fakat, bu yıl içinde test edilen kara lahanada yüksek miktarda tarım ilacına rastlandı. Bunun yerine lahana, brokoli ya da kuşkonmaz yiyebilirsiniz.
10. Kiraz: Bölgesel olarak yetiştirilen kirazların bile gerektiği kadar güvenilir olmadığını söyleyen uzmanlar, geçen yıllarda yapılan bir araştırmada, Amerika’da yetiştirilen kirazlarda ithal edilenlerden 3 kat daha fazla tarım ilacı olduğu saptandı. üzerinde 42 farklı tarım ilacı bulanan kirazın alternatifleri ise ahududu, kızılcıktır.
11. Patates: Özellikle çocukların severek yediği ve fast-foodların ayrılmaz parçası olan patateste ise 37 farklı tarım ilacı bulunuyor. Patatese alternatif olarak patlıcan, lahana, mantar yiyebilirsiniz.
12. Üzüm: İthal edilen üzümlerde daha fazla tarım ilacı kullanıldığını belirten uzmanlar, üzümün kabuğu nedeniyle üzerine bulaşan tarım ilacı yıkanınca gitmiyor. Üzerinde 34 farklı tarım ilacı bulanan üzüme alternatif olarak kivi ve ahududu tüketebilirsiniz.
Kaynak: Radikal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)